26.02.2008 |
 |
``Enflasyon gıda ve enerjiye bağlı`` |
 |
Para Politikası Kurulu, para politikasının öncelikli amacının fiyat istikrarı olduğunun vurgulanması gerektiğini belirterek, ancak, arz yönlü şoklara sert tepki verilmesinin, iktisadi faaliyette ve göreli fiyatlarda arzu edilmeyen oynaklıklara yol açabileceğinden, para politikasının kontrolü dışındaki olumsuz gelişmelerin sürmesi halinde enflasyonun geçici bir süre hedeften sapmasına izin verilebileceğine dikkati çekti.
AA
Kurul, bu bağlamda, enflasyonun hedefe ulaşma süresinin büyük oranda gıda ve enerji fiyatlarının seyrine bağlı olacağının belirtilmesi gerektiğini de bildirdi.
Kurul'un 14 Şubat 2008 tarihli toplantısına ilişkin değerlendirme özeti bugün yayımlandı.
Değerlendirmede Kurul, olumsuz hava koşulları nedeniyle Şubat ayında, işlenmemiş gıda fiyatlarının geçen yıla kıyasla yüksek bir artış gösterebileceğine ve bu artışın yıllık enflasyonda geçici bir yükselişe neden olabileceğine dikkati çekti.
Kurul, bununla birlikte, gıda ve enerji kalemleri dışlanarak hesaplanan enflasyonun yüzde 4 seviyesine yaklaşmaya devam etmesinin beklendiğini de bildirdi.
Değerlendirmede, enerji grubunda yıllık enflasyonun, Ocak ayında yüzde 16,26'ya yükseldiği ve söz konusu artışta elektrik tarifesindeki yüzde 19,19 ve doğal gaz fiyatlarındaki yüzde 8,04 oranında artışların belirleyici olduğu belirtildi. Bu artışların, Ocak ayı enflasyonuna net katkısının 0,56 puan olduğu bildirilen değerlendirmede, akaryakıt ürünleri fiyatlarında ise belirgin bir değişim gözlenmediği kaydedildi.
KDV indiriminin yemek ve konaklama hizmetleri üzerinde belirgin bir etkisinin olmadığının görüldüğü bildirilen değerlendirmede, bu grupta yer alan kamuya ait yurt ücretlerinin önemli ölçüde arttığının dikkati çektiği, diğer taraftan, kira artış hızındaki yavaşlamanın da sürdüğü ifade edildi.
SANAYİ ÜRETİMİNDEKİ ILIMLI BÜYÜME DEVAM EDİYOR
Son bir yıllık dönemde yıllık kira enflasyonundaki düşüşün 5 puana ulaştığı, önümüzdeki dönemde hizmet enflasyonundaki yavaşlamanın süreceğinin tahmin edildiğinin bildirildiği değerlendirmede, şu görüşler yer aldı:
“Son dönemde açıklanan veriler, ekonomideki ılımlı büyümenin devam ettiğini göstermektedir. 2007 yılının son çeyreğinde sanayi üretimi yıllık yüzde 5 oranında artış gösterirken mevsimsellikten arındırılmış veriler bir önceki dönemin oldukça üzerinde gerçekleşmiştir.
Aralık ayında sanayi üretiminin yıllık bazda gerilemesinde, bayram tatili nedeniyle çalışılan gün sayısının geçen yılın aynı dönemine göre az olması etkili olmuştur. Ocak ayına ilişkin imalat sanayi kapasite kullanım oranları ve üretim beklentileri ile geçtiğimiz yılın aynı dönemindeki düşük baz dikkate alındığında Ocak ayı sanayi üretiminin yıllık olarak yüksek bir oranda artış gösterebileceği tahmin edilmektedir. Sanayi üretimindeki ana eğilimin sağlıklı değerlendirilebilmesi için Aralık ve Ocak ayı verilerinin birlikte ele alınması önem taşımaktadır. Bu çerçevede Kurul, sanayi üretimindeki ılımlı büyümenin devam etmekte olduğu değerlendirmesini yapmıştır.”
Değerlendirmede, göreli fiyat etkisinin dayanıklı tüketim malları gibi sektörlerde iç talebi uyarmasına karşın, küresel kredi piyasalarındaki sorunların yansımalarının iç talebi sınırladığına da dikkat çekildi.
Mevsimsel etkiler ve fiyat hareketleri arındırıldığında ihracattaki reel büyümenin de ılımlı bir seyir izlediğinin tahmin edildiği belirtilen değerlendirmede, “Bununla birlikte, dünya ekonomisinde beklenen yavaşlama, orta vadede dış talebin büyümeye katkısının azalabileceğine işaret etmektedir. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüş eğilimine destek vermeyi sürdüreceği tahmin edilmektedir” denildi.
PARA POLİTİKASI VE RİSKLER
Kurul değerlendirmesinde, parasal koşulların enflasyondaki düşüşe katkıda bulunmaya devam ettiği ifade edilerek, “Kurul, son dönemdeki indirimlere rağmen kısa vadeli faizlerin mevcut seviyesinin enflasyondaki düşüşü desteklediğinin altını çizmektedir” görüşünü bildirdi.
Son dönemde orta ve uzun vadeli piyasa faizlerinde gözlenen yükselişin, “ortalama enflasyon beklentilerindeki bozulmadan ziyade, risk iştahındaki azalmadan kaynaklandığı”nın düşünüldüğü belirtilen değerlendirmede, önümüzdeki dönemde enflasyon görünümüne ilişkin temel riskler şu şekilde sıralandı:
“Ocak ayı içinde enerji fiyatlarındaki ayarlamaların orta vadeli enflasyon beklentileri üzerindeki etkisinin sınırlı kalması, ekonomik birimlerin enflasyon hedeflerini büyük oranda referans almaya devam ettiklerini işaret etmektedir. Yine de arz şoklarının ikincil etkileri ve bununla ilişkili olarak enflasyonun beklenenden daha fazla katılık gösterme olasılığı, hala temel bir risk unsuru olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle Kurul, fiyatlama davranışlarını ve temel enflasyon göstergelerini yakından izlemeye devam etmektedir. Merkez Bankası gıda ve enerji fiyatlarının enflasyon üzerindeki doğrudan yansımalarına tepki vermeyecek, bununla birlikte genel fiyatlama davranışındaki olası bozulmalara karşı duyarlı olacaktır.
ABD'deki emlak piyasasında başlayarak önce kredi piyasasını ardından da para ve sermaye piyasalarını etkileyen çalkantı, gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından alınan önlemlere karşın devam etmektedir. Söz konusu sorunların reel ekonomiye yansıyacağı ve küresel ekonomide yavaşlama olacağı görüşü belirginleşmekle birlikte yavaşlamanın boyutu ve şiddetine ilişkin belirsizlikler devam etmektedir. Mevcut küresel konjonktürde mali disiplinin sürdürülmesi özel bir önem taşımaktadır. Merkez Bankası orta vadeli tahminlerini oluştururken, kamu harcamalarının bütçe hedefleri doğrultusunda şekillendiği bir çerçeveyi esas almıştır. Bunun yanında, faiz dışı bütçe fazlası hedefine ulaşılabilmesi için ek finansman gereksinimi doğması halinde, bu ihtiyacın dolaylı vergi artışlarıyla değil harcama kısıcı tedbirlerle karşılanacağı varsayılmıştır. Bu varsayımların gerçekleşmemesi durumunda enflasyon ve para politikası görünümü de değişebilecektir.”
PETROL VE GIDA FİYATLARINDAKİ ARTIŞLAR
Kurul değerlendirmesinde, petrol ve gıda fiyatlarındaki artışların bütün dünyada enflasyonu olumsuz etkilediğine ve Türkiye'nin 2007 yılı içinde enflasyonunu belirgin olarak düşüren az sayıda ülke arasında yer aldığına dikkati çekti.
“İşlenmemiş gıda fiyatlarından kaynaklanabilecek dalgalanmalar kısa vadede enflasyonu geçici olarak etkileyebilecekse de gıda ve enerji kalemleri dışlanarak hesaplanan enflasyon yüzde 4 seviyesine yaklaşmaktadır” denilen değerlendirmede, bununla birlikte, küresel ekonomide süregelen belirsizliklerin ve fiyatlama davranışlarına ilişkin risklerin, para politikası kararlarının yeni verilere duyarlılığını artırdığı vurgulandı.
Değerlendirmede, önümüzdeki dönemde, Eylül ayından itibaren yapılan faiz indirimlerinin etkilerinin yakından izleneceği, gıda ve enerji fiyatlarındaki artışlar ile gelirler politikasındaki gelişmelerin iş gücü piyasasına ve genel fiyatlama davranışlarına yansımalarının gözlenmeye devam edileceği de belirtilerek, “Bundan sonraki olası faiz indiriminin zamanlaması küresel piyasalardaki gelişmelere, dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı olarak belirlenecektir” denildi.
Türkiye ekonomisinin bu aşamada küresel finans piyasalarındaki dalgalanmalardan önemli ölçüde etkilenmediğinin görüldüğü ifade edilen değerlendirmede, ancak, risk algılamalarının bozulmaya devam etmesi durumunda “ekonominin dayanıklılığını koruması için” mali disiplin ve yapısal reformların devamlılığının kritik önem taşıdığına da dikkat çekildi.
|
Petkim’in satışının engellenmesi reddedildi
İSTANBUL AA
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Danıştay 13. Dairesi’nin, Petkim’in yüzde 51 kamu hissesinin satış yöntemiyle özelleştirilmesine, satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararının iptali istemini oybirliğiyle reddettiğini bildirdi.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan, Başkan Vekili Sami Ölmeztoprak adıyla, basında yer alan habere ilişkin olarak İMKB Başkanlığı’nca istenen açıklamaya cevaben gönderilen yazıda, “Danıştay 13. Dairesi, Petkim’in yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin satış yöntemiyle özelleştirilmesine, satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin 08.02.2007 tarih ve 2007/13 sayılı ÖYK kararının iptali istemini 11.02.2008 tarih ve 2007/5180 E., 2008/2188 K. sayılı kararı ile oy birliğiyle reddetmiştir. Bu karar 04.03.2008’de İdaremize tebliğ edilmiştir” denildi.
Buğdaydaki yükseliş durdurulamıyor
Bir ayda fiyatı yüzde 20 artan ekmeklik buğdaydaki yükselişin önüne geçilemiyor. Ekmeklik buğdayın tonu 600 YTL'yi gördü. Konya Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Kara, buğday fiyatlarındaki tırmanışın başlıca sebebi olarak TMO'nun ithalatta gecikmesini gösteriyor
04/03/2008
RADİKAL - İSTANBUL - Türkiye'nin yoğun siyasi gündeminde kendine fazla yer bulamayan tarım, aslında en önemli gündem maddesi olması gerektiğini, artan buğday fiyatlarıyla gösteriyor. Türkiye Konya Ticaret Borsası (KTB) Başkanı Mehmet Kara, ekmeklik buğday fiyatının bir ayda yüzde 20 oranında arttığını belirterek, "Ekmeklik buğdayın tonu 600, makarnalık buğday ise 800 YTL'ye kadar çıktı. Ekmek fiyatları da artacak" dedi. Kara, bu artışın başlıca sebebi olarak TMO'nun ithalatta gecikmesini gösteriyor. Kara, Toprak Mahsülleri Ofisi'nin (TMO) 26 Şubat 2008 tarihli ihale ile 100 bin ton buğday ithalatı gerçekleştirdiğini, mart ayı içinde piyasaya 100 bin tona yakın buğday satmayı planladığını belirtti.
'İç piyasada panik var'
TMO'nun ithalatta geç kaldığını, piyasayı regüle edemediğini savunan Kara, iç piyasada yükselen talebin karşılanamaması ve yaşanan panik yüzünden fiyatların arttığını ifade etti. Kara ayrıca, fiyatlardaki artışın 2007 yılının kurak geçmesinden kaynaklandığını ve bir nedeninin de dünyada yaşanan ekonomik sarsıntılar olduğunu vurguladı. Kara şöyle devam etti:
"Fiyatlar özellikle temmuz ayından sonra yükseldi. Tüm dünyayı etkisi altına alan küresel ısınma sorunuyla daha da değer kazanan tarımda fiyatlar yükseldi. Özellikle de Türkiye'de fiyatlar dünya fiyatlarının iki katına çıktı. TMO da ithalatta geç kalınca, fiyatların en yüksek olduğu döneme denk geldik. Ayrıca gümrük vergileri de bunu etkiledi. Şimdilerde gümrük düşürüldü ama o dönem yüzde 8 gerçekleşti, bunda da devlet geç kaldı. Yani en büyük sorunumuz zamanlamayı tutturamamamız."
'Mısırın önemi artacak'
Kara şunları söyledi: "Biz sezon boyunca ithalatın gerekliliğinden bahsettik. Tabii ki girdileri artan çiftçi için fiyatların yükselmesi olumlu, ancak diğer taraftan 70 milyon tüketiciyi unutmamak lazım. TMO, Bakanlar Kurulu'nun kendisine verdiği regülasyon görevini, zamanında ithalat yapmadığı için yerine getiremiyor. 200 dolara ithal edebileceği buğdayı şimdi 500 dolara alamıyor.
2007 Temmuz-Ağustos döneminde ithalat gerçekleşseydi 200 dolara ürün alınacaktı. Bu ithalat gecikince şimdi buğday 530-550 dolarlara çıktı. 200 dolarla daha kolay regülasyon sağlanırdı." Buğdayın sadece ekmekte kullanılmadığını, birçok üretimde hammadde olarak yer aldığını belirten Kara, "Buğday fiyatları artınca, buğday yerine mısır kullanılmaya başlanıyor, mısırda artınca arpaya geçiliyor. Hangisi ucuzsa onu kullanmaya başladık. Ayrıca önümüzdeki birkaç yıl içinde mısır ve buğday çok daha önem kazanacak. Endüstride kullanımı yaygınlaşacak." şeklinde konuştu.
4 milyon ton hububat açığı
2007 yılında yaşanan kuraklık yüzünden 4 milyon ton hububat açığı olduğunu ancak yine de geç harekete geçildiğini vurgulayan Kara şöyle devam etti:
"Ekonomide sağduyu olmuyor. Ürünü zamanında alıp, istenildiğinde piyasaya sürerek ayarlama yapmalısınız. Fiyatlar halen yükseliyor. Bunun sonucunda da elinde malı bulunan çiftçi, tüccar ve sanayici pozisyonunu koruyor. Fiyatların nerede durmasını istiyorsan ona göre müdahale yaparsın. Ekmeklik buğdayda gümrük vergisinin sıfıra indirilmesinde de geç kalındı. Halen ithalatta da geç kalınıyor. Demek ki fiyatlardaki yükselişin durması istenmiyor. O zaman aklımıza buradan farklı kazançlar mı sağlanıyor düşüncesi geliyor."
TMO'nun kendi eliyle spekülatörlere fırsat tanıdığını iddia eden Kara, "Hasat dönemine, yani mayıs ayına kadar ekmeklik buğdayın tonunun 700 YTL'ye ulaşma ihtimali var. Mayısta ürününü bu fiyattan satan çiftçiye bu hasat döneminde 475 YTL gibi bir fiyat açıklamak da hükümeti zor durumda bırakır. Çiftçi, 700 YTL'ye satarken 475'e indiği gerekçesiyle ayağa kalkmaz mı?" dedi. Mehmet Kara, TMO'nun talebe ve fiyat artışına bakarak ithalatta daha hızlı hareket etmesi, Bakanlar Kurulu'nun kendisine verdiği görevi yerine getirmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
'Mahsul yine az olacak'
Buğdayda yaşanan arz sıkıntısı üretici ve satıcıları tedirgin ediyor . Şu anda piyasada fabrikalarda kullanılacak kaliteli ürünün iyice azaldığını belirten Konya'da hububat ticareti yapan Uğur Sanyer, geçen yıl yaşanan kuraklığın tarımı çok kötü etkilediğini ifade etti. Dünya piyasasında da fiyatların yüksek olduğunu vurgulayan Sanyer şunları söyledi: "Türkiye'de makarna ihracatı çok yüksek. Ancak şu anda piyasada makarnalık buğday bulmak çok zor. Bu da fiyatları artırıyor. Ağustos ayından itibaren fiyatlar ikiye katlandı. Çitçiler mahsulün bu yıl da az olacağını düşünüyor. Hatta birçok çiftçi buğdaydaki bu sıkıntıdan mısır ekmeye başladı."
Borsa artışla kapandı
Hisse senetlerinin günlük ortalama değer artışı yüzde 1,27 oldu.
05.03.2008 17:20İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Ulusal 100 Endeksi, günlük bazda yüzde 1,27 artışla kapandı.
Endeks İkinci seansta 475,24 puan artarak 43.468,03 puandan kapandı. Hisse senetleri ikinci seansta ortalama yüzde 1,11 oranında değer kazandı.
İlk seanstaki 69,76 puanlık artış dikkate alındığında, Borsa endeksi günün tamamında 545,00 puan yükseldi.
''Enerji devleri'' başkentteki doğal gaz ihalesinde



Başkent Doğal Gaz Dağıtım AŞ Genel Müdürü Veysel Karani Demir, 14 Martta satışı yapılacak doğal gaz ihalesinde, ABD, Rusya ile Avrupa ülkelerinin kıyasıya yarışacağını belirterek, ''İhaleye katılmak için yerli, yabancı 35 firma şartname aldı'' dedi.
Demir, yaptığı açıklamada, Başkent Doğal Gaz AŞ'nin satılmasıyla ilgili büyükelçilikler, TOBB, Dışişleri Bakanlığı, TÜSİAD,MÜSİAD, valilikler, belediyeler ve Avrupa'daki birçok kamu kurum ve kuruluşuna mektup yazarak, geniş kapsamlı bir tanıtım yapıldığını söyledi.
Dünya enerji devlerinin kıyasıya yarışacağı doğal gaz ihalesine yoğun ilgi olduğunu bildiren Demir, taleplerin umut edinilenin üzerinde olduğunu kaydetti.
İhaleye ilgi gösteren büyük firmaların kendilerini ziyaret ederek, bilgi aldıklarını ifade eden Demir, şöyle devam etti:''İhale ile Başkent Doğal Gaz Dağıtım AŞ'nin 30 yıllık lisans hakkı verilecek.Bilgi odasına, toplam 17 firma başvurdu. Körfez ülkelerinden talep gelmedi. Firmalar, bilgi odasında konuya ilişkin 200'e yakın soru sordular. Çok geniş kapsamlı bir tanıtım yapıldı. Altınpark ANFA'da saat 14.00'te açık artırma ile yapılacak ihale, Türkiye'de yapılan en açık ve en şeffaf ihale olacak. İhaleden sonra 2009 yılında başka firmalar da gaz getirebilecek. Bu ihale ile alan, satan ve tüketici kar edeceği gibi, ihalenin bitmesinin ardından gelen parayla Ankara Büyükşehir Belediyesi yatırımlarına devam edecek.''
Ankara Büyükşehir Belediyesinin geleceğinin bu ihale olduğu yönünde söylentilerin doğru olmadığını savunan Demir, satıştan elde edilecek
gelirin 676 milyon dolarını Botaş'a, 200 milyon dolarının da Hazine'ye olan borçlar için kullanılacağını söyledi. Demir, belediyenin metro gibi
ulaşıma yönelik hizmetleri için de bu paradan yararlanılacağını kaydetti.Şartname alan yatırımcılar arasında ise Bosphorus Gaz Corporatıon A.Ş, Zorlu Petrogas Gaz ve Petrokimya Ürünleri San. A.Ş, Energaz Elektrik Gaz Su Dağıtım A.Ş, Türkerler İnşaat Turizm Maden Enerji Üretim A.Ş, Türkerler İnşaat Turizm Maden Enerji Üretim A.Ş, Gaz Natural SDG A.Ş, Çalık Enerji San. Tic. ve Tic. A.Ş, ENBW, Suez-Tractebel, Palgaz, HSBC Bank A.Ş, Yüksel İnşaat, Koç Statıol Gaz Toptan Satış A.Ş, JP Morgan A.Ş yer alıyor.Bilgi odasına giren 17 firma ise şöyle: ''RWE (Merrıll Lynch), Bosphorus Gas, Zorlu Petrogas, Gaz De France, Suez-Tractebel, Energaz, Nurol Holding, Çalık Elektrik, Gaz Natural, Palgaz, Akfenhes, Güriş, Eni, ENBW, Limak, Elktromed, Unıtcredıt Ca Ib Ag.''
GEÇİCİ TEMİNAT 50 MİLYON DOLAR
Kayıtlı sermayesi 700 milyon YTL olan Başkent Doğal Gaz Dağıtım A.Ş'nin satışı ihalesine katılanlardan 50 milyon ABD doları geçici teminat bedeli alınıyor.
Komisyon tarafından gerekli görüldüğü takdirde ihale, pazarlık usulüyle açık artırmayla sonuçlandırılabilecek. İhaleye katılabilmek için firmalara itimat/gizlilik sözleşmesi imzalanması ve şirket hakkında hazırlanan tanıtım dokümanı ile ihale şartnamesinin alınması şartı getirildi.
Buna göre, şirket hakkında hazırlanan tanıtım dokümanı ve ihale şartnamesi bedeli karşılığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı
Mali Hizmetler Dairesi Başkanlığından alınabiliyor.
Yatırılan bedelin hiçbir surette iade edilmeyeceği, itimat/gizlilik sözleşmesini imzalayarak tanıtım dokümanı ve ihale şartnamesi almış teklif sahiplerine istekleri halinde, ihaleye teklif verme öncesinde temin edilen bilgileri teyit etmek ve mevcut durum tespiti yapmak üzere belirli tarihlerde, kendilerine tanınan sürelerde bilgi odasını ziyaret etmeleri imkanı sağlanıyor.
Postayla yapılacak müracaatlar kabul edilmediği ihalede, teklif verme tarih ve saatinden sonra idareye verilecek teklifler değerlendirmeye
alınmayacak. Bu arada söz konusu ihale, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'na tabi olmadığından, idare ihaleyi yapıp yapmamakta ve teklif
verme süresini uzatmakta serbest bulunuyor. Hisselerin yurt dışında yerleşik taraflara satışı, yürürlükteki yabancı sermaye mevzuatına tabi olduğundan, söz konusu mevzuat Hazine Müsteşarlığı, Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğünden temin edilebiliyor.
AA
İşsizlik oranı yüzde 9.9'a çıktı


TÜİK'e göre 2007 yılında Türkiye genelinde işsiz sayısı önceki yıla göre 38 bin kişi artarak 2 milyon 333 bine yükseldi.
İşsizlik oranı ise değişmeyerek yüzde 9.9 düzeyinde gerçekleşti. Kentsel yerlerde işsizlik oranı 0.2 puanlık azalışla yüzde 11.9, kırsal yerlerde ise 0.4 puanlık artışla yüzde 6.9 oldu.
(ANKA)
Petrol 105 doların üzerinde

Uluslararası piyasalarda petrol fiyatları, 105 doların üzerinde seyrediyor.
ABD tipi hafif ham petrolün Nisan teslimi fiyatı bir 105,40 dolara çıkıp
rekor kırdıktan sonra şu an varili 105,22 dolardan satılıyor.
Londra Brent tipi ham petrolün varil fiyatı da 60 sent artışla varili
102,24 dolardan işlem görüyor. Brent tipi petrol bugün kısa bir süre
için 102,37 dolara çıkıp rekor kırmıştı.
Petrol fiyatlarının yüksek seyretmesinde, düşük dolar kurunun yanı sıra
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) petrol üretim miktarını
değiştirmemesi ve ABD'de petrol rezervlerinin düşük seyretmesi etkili
oluyor.
AA
TÜSİAD: Ekonomi kaygı verici

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ, "Enflasyon rakamları endişe verici, iş dünyası olarak son ekonomideki göstergeleri kaygıyla izliyoruz. Burada amacımız karamsar bir tablo çizmek, bir felaket tellallığı yapmak değil. Ancak TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı olarak ekonomideki gidişatın istediğimiz gibi gitmediğine, iş dünyası olarak bir sıkıntının olduğuna da vurgu yapmak ve bu konuda da uyarı yapmakta görevim" dedi.
Son enflasyon verilerinin de istihdamla ilgili göstergelerin de son derece kaygı verici olduğunu vurgulayan Yalçındağ, "Türkiye uzun süredir söylediğimiz ve 2007'de yoğun gündem nedeniyle yapamadığımız yapısal reformları bir an önce yapmalı, 2008'de ekonomideki beklenti yönetimini de büyük bir maharetle yapmalıyız ki 2009'u da içine alan yüksek büyüme hızlarını yeniden yakalayalım" diye konuştu.
Arzuhan Yalçındağ, "Bugün itibariyle kaygıyla izliyoruz. İç pazarda daralma var, işsizliğe çare bulunamıyor, büyüme daralıyor, enflasyona dikkatlice eğilmek lazım" dedi. Yalçındağ, "Biraz endişe ile yaklaşıp, rehavet içinde değil. Biz çok iyi şeyler başardık, onun için 'iyi gidiyoruz' rehaveti içinde değil, aksine tüm dünyada olan dalgalanmayı kötü gidişatı göz önünde bulundurarak daha dikkatli, ekonomiye odaklanmalıyız" değerlendirmesinde bulundu.
Yalçındağ, enflasyon için Merkez Bankası'nın bağımsızlığının önemli olduğunu vurgulayarak, "Psikoloji yönetimi önemli; 'Biz ekonomiye sahibiz, yapıyoruz' diye. Evet biz acil eylem planı açıklıyoruz ama orada somut tarihlerin olması gerekiyor" dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ, aşırı yüksek çıkan Şubat ayı enflasyon verilerini değerlendirirken iş dünyası olarak ekonomideki göstergeleri "kaygı verici ve ürkütücü" bulduklarını söyledi. Yalçındağ, 2007 yılında gerçekleştirilemeyen yapısal reformların bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurgularken, bu değerlendirmesinin "felaket telalığı" ya da "karamsar tablo" çizmek şeklinde algılanmaması gerektiğini ifade etti.
(ANKA)

04.03.2008 
Merkez Bankası`na enflasyon suçlaması 
Enflasyonda yaşanan hızlı yükseliş, Merkez Bankası'nın enflasyon hedefini tartışmalı hale getirdi.
Geçtiğimiz sene yüzde 4'lük hedeften şaşan Merkez Bankası, bu sene de hedefi tuturamayacak gibi gözüküyor. Peki Merkez Bankası neden enflasyon hedefinde ısrar ediyor ve bu hedefi değiştirmeli mi? Bu soruyu Türkiye'nin önde gelen ekonomi yazarlarına sorduk...
Radikal Gazetesi yazarı Mahfi Eğilmez, hedefin düşük tutulmasının altında başka nedenler olduğunu savunuyor. Merkez Bankası’nın enflasyon oranını yüzde 4 olarak vermesinin anlamsız olduğunu kaydeden Eğilmez, şu noktaya dikkat çekiyor: Çünkü bu hedef sapmıştır. Bunun nedeni önümüzdeki toplu iş sözleşmelerinde enflasyon hedefini düşük tutmaktır, bu hükümetin politikasıdır ve bir Merkez Bankası'na yakışmıyor.
AĞIR BEDEL ÖDÜYORUZ
Vatan Gazetesi ekonomi yazarı Ali Ağaoğlu da enflasyon hedefinin değiştirilmesi taraftarı olduğunu söyledi. Aslından ben daha önceden değiştirmesi gerektiğini de söyledim diyen Ağaoğlu, şu görüşleri dile getirdi:
Çünkü ortada Merkez Bankası'nın faiz oranları ile etkileyemeyeceği yurtdışı kaynaklı bir enflasyon var. Bunun etkilerini kuru aşağı çekerek telafi ediyoruz. Ama bunun için yüksek faizlerle önemli bir bedel ödüyoruz. Hedef değiştirilirse bence daha mantıklı olur.
Hürriyet Gazetesi yazarı Erdal Sağlam ise Merkez Bankası'nın hedefi değiştirmemesi gerektiğini belirtti. Sağlam, Zaten enflasyon 9.1’e çıktı ama daha önceden de saptığı belliydi. İlle de değiştirilmesi gerekmiyor bence diye konuştu.
Eski Merkez Bakası Başkanı Gazi Erçel de benzer ifadeler kullandı. Merkez Bankası'nın hedefi değiştirmemesi gerektiğini söyleyen Erçel, Hedef hedeftir. hedefe varmalı dedi.
Borsa düşüşle kapandı
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Ulusal 100 Endeksi, ikinci seansta 533,64 puan düşerek 45.823,30 puandan kapandı.
Hisse senetleri ikinci seansta ortalama yüzde 1,15 oranında değer yitirdi. İlk seanstaki 96,64 puanlık artış dikkate alındığında, Borsa endeksi günün tamamında 437,00 puan geriledi. Hisse senetlerinin günlük ortalama değer kaybı yüzde 0,94 oldu.
(AA) 28.02.08
’Gizli maden belgeleri yabancıya satıldı’ kuşkusu
|
28 Şubat 2008
|
Arda AKIN/ANKARA
MTA’ya yönelik "Kazı" operasyonunu yürüten polis, Türkiye’nin maden rezervlerini gösteren "gizli" belgelerin, yabancı şirketlere satılıp satılmadığı araştırıyor.
Ankara organize polisinin MTA ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü’ne düzenlediği operasyonda dün beş işadamını daha gözaltına aldı. İlk gün gözaltına alınan 19 kişi arasında yer alan MTA Maden Analizleri ve Teknoloji Daire Başkanı Duran Serdar K., sorgusunda hakkındaki suçlamaları kabul etmedi. Ruhsat işlemlerinin yasalara uygun yapıldığını söyleyen Duran Serdar K., hiçbir firmaya köstebeklik yapmadığını söyledi. 24 zanlı dün sabah saatlerinde Keçiören Adli Tıp Kurumu’nda sağlık muayenesinden geçirildi.
GİZLİ BELGELER: Operasyonda, maden rezervleri açısından çok gizli bazı bilgi, belge ve haritaların, kurum arşivinde yer alması gerekirken, işadamlarında yakalanması olaya başka bir boyut kazandırdı. Türkiye’nin maden rezervlerini gösteren belgelerin uluslararası şirketlere satılıp satılmadığı da araştırılıyor. Bürokratların akrabaları adına kurulan şirketlere verilen maden ruhsatlarından bazılarının Enver Ören’in sahibi olduğu İhlas Holding’e bağlı İhlas Madencilik’e satıldığı ileri sürüldü. Müfettişlerin yaptığı incelemelerde, 100’ün üzerinde maden sahasının ruhsatlandırılmasında yolsuzluk yapıldığı belirlendi.
AKRABA ŞİRKETLERİNE: Polisin belirlemelerine göre zanlılar, şöyle çalışıyordu: Değerli yeni maden sahası bulunduğunda, cevher oranı yüzde 40’ın altında gösterilerek, değerinin düşmesi sağlanıyor. Binlerce dönümlük maden sahasının işletme ruhsatı ardından küçük bir ücret karşılığı zanlıların yakınlarının üzerine kurulu olan Yerküre Madencilik şirketine tescil ediliyor. Daha sonra bu şirketler, işletme ruhsatını üçüncü şirketlere astronomik rakamlarla satıyor. Akraba şirketlerinin dışında, 6 anlaşmalı şirkete de menfaat karşılığı ruhsat verildiği ileri sürülüyor.
28.02.2008
Sosyal devletten sadaka devletine 
Hazırlanan yeni istihdam paketine göre kıdem tazminatı kaldırılıyor. Yeni uygulamayla işveren, işçinin fondaki hesabına, işçinin aylık ücretinin yüzde 3'ünü geçmemek koşulu ile prim yatıracak. İşveren ayrıca, fona yatıracağı bu prim nedeniyle, işçinin ücretinden hiçbir indirim yapamayacak
Akşam Gazetesi'nden Volkan Yanardağ ve Ebru Toktar'ın haberine göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, istihdam paketini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sundu. Birkaç gün içinde Bakanlar Kurulu'na sunulacak paket, işçi haklarını önemli ölçüde tırpanlıyor.
Bir darbe de istihdam paketinden
Sosyal Güvenlik Yasası ile pek çok hakkı sınırlanacak işçilere bir darbe de İstihdam Paketi'nden gelecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, son şeklini alan paketin getirdiği düzenlemeleri Akşam'a açıkladı. Kıdem tazminatında bireysel fon oluşturulması seçeneğini uygun gördüklerini söyleyen Çelik, Bize göre en doğru çıkış yolu bireysel fon. Yani işveren, işçi başına fona prim yatıracak, biz de bunları denetleyeceğiz dedi.
Mevcut yasa işçi aleyhineymiş
Çelik, mevcut kıdem tazminatı uygulamasının ise işçi aleyhine olduğunu savundu. Atılan kişiye kamu dışında hiçbir özel sektör kurumunun kıdem tazminatı ödemediğini ileri süren Çelik, Sorun da bu. Biz işçi kendi isteği ile ayrıldığında da fondan yararlanmasını sağlayacağız diye konuştu.
En az 10 yıl beklemek gerekiyor
Başbakan'a sunulan taslağa göre, kıdem tazminatı yerine getirilen sistemde, işveren her ay işçinin aylık ücretinin yüzde 3'ü oranında bir tutarı bireysel fona aktaracak.
Bu primlerin fona yatırılıp yatırılmadığını Sosyal Sigortalar Kurumu denetleyecek.
İşçiler, işyerlerinden ayrıldıklarında ya da emekli olduklarında fonda biriken paralarını alacaklar. Taslak hazırlanırken buna belli bir süre limiti getirilmesi de tartışıldı. Başlangıçta 10 yıllık süre öngörüldü. Ancak süre konulup konulmaması Bakanlar Kurulu'nda tartışıldıktan sonra netlik kazanacak.
Evlendikten sonra 1 yıl içinde kendi isteği ile işinden ayrılanlara verilen kıdem tazminatı uygulaması tamamen kaldırılacak.
İşçi, farklı işverende geçen çalışma sürelerinde fonda biriken parasından, hizmet sürelerini birleştirmek suretiyle yararlanabilecek.
İşveren, bireysel fona yatıracağı primi işçinin gerçek ücreti üzerinden değil, daha düşük tutar üzerinden hesaplayarak yatırırsa, işçi için büyük kayıp gerçekleşecek.
Doğumdan önce 4 ay çalışma şartı
Sosyal Güvenlik Yasası'nda, doğum yapan çalışan kadına ödenen emzirme ödeneğiyle ilgili yeni bir düzenleme getirildi. Mevcut yasada doğumdan sonraki 6 ay süresince her ay, doğum tarihinde geçerli olan asgari ücretin üçte biri tutarında emzirme ödeneği veriliyor. Yeni tasarıda, bu haktan yararlanılması için, doğumdan önceki 1 yıl içinde en az 120 gün kısa vadeli sigorta kolları primi ödenmesi gerekecek.
Kreş parası gelmeden kalktı
Kadın istihdamını teşvik için düşünülen, çalışan annelere kreş parası yardımı da paketten çıkarıldı. Bu modelin devlete 550 trilyon lira yük getirdiğini hesaplayan hükümet, kendi projesinden geri adım atarak, eski sisteme döndü. İşverenin kreş açma zorunluluğu hafifletildi. Buna göre, 150'nin üzerindeki kadın işçi çalıştıran işverenin kreş zorunluluğu devam edecek. Ancak işveren, mevcut sistemdekinden farklı olarak, kreş açmak yerine 0-5 yaş arası çocuklar için özel kreşlerle anlaşarak, hizmet satın alabilecek. Bakan Faruk Çelik, kreş açma zorunluluğu kapsamına giren 863 civarında işletme olduğunu, ancak bunun yarısının kreş açmadığını savundu. Getirdikleri sistemle işverenin özel kreşlerle anlaşarak, hizmet satın alacağını anlatan Çelik, Bu işverenin maliyetini de düşürür, çünkü kreş açmak daha ağır bir yükümlülük dedi.
Meslek lisesi mezunu kriteri
Pakette, 18-29 yaş arasında genç işçi çalıştıran işverene getirilen prim teşviki de meslek lisesi mezunu olma koşulu ile sınırlandırıldı. Meslek lisesi mezunu işçi çalıştıran işverenin ödeyeceği primi 5 yıl boyunca devlet üstlenecek. İmam hatip liseleri de meslek lisesi kapsamında olduğu için prim desteğinden yararlanacak. İşveren, 18-29 yaş arasında meslek lisesi mezunu genci istihdam ederse, bu işçinin ilk yıl sigorta priminin yüzde 100'ünü, ikinci yıl yüzde 80'ini, üçüncü yıl yüzde 60'ını, dördüncü yıl yüzde 40'ını, beşinci yıl yüzde 20'sini devlet karşılayacak. Çelik, Ara eleman ihtiyacını karşılamak lazım, bunu da meslek lisesi mezunlarını teşvikle sağlayabiliriz dedi.
Malulen emekliliğe içki ayarı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda değişiklik öngören tasarı, malulen emekliliğe yürürlükteki yasada olmayan bir istisna getiriyor. Bu maddeye göre, vazife malullükleri keyif verici içki ve her çeşit madde kullanmaktan ve intihara teşebbüs etmekten kaynaklanırsa devlet memurları malulen emekli olamayacak. Kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan, yasak fiilleri yapmaktan, her ne surette olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat sağlama veya zarar vermekten doğan vazife malullükleri de kapsam dışına çıkacak. Düzenleme tüm 657 sayılı Kanun'a bağlı devlet memurlarını kapsayacak. Başbakanlar, bakanlar, TBMM üyeleri, belediye başkanları da kapsam içine girecek.
İşe gidiş ve işten dönüş
Malullük, sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazife dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken, bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa buna vazife malullüğü deniyor. Kanun tasarısının 27. maddesi yürürlükteki 5510 sayılı kanunun 47. maddesinde değişiklik öngörüyor. Buna göre, kamu idareleri vazife malullüğüne sebep olan olayı, en geç 15 iş günü içinde bildirmekle yükümlü olacak.
Memurun görev tazminatı kaldırıldı
Kıdem süresi beş yılı aşan memurlara görev tazminatı ödenmesi için çıkarılan, ancak bugüne kadar hiç uygulanmayan kanun hükmünde kararname yürürlükten kaldırıldı. TBMM Genel Kurulu'nda gece yarısı kabul edilen yasa ile 375 sayılı kanun hükmünde kararnamede yer alan, ‘En az beş hizmet yılını dolduranlara, 10.000 (on bin) gösterge rakamını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu'nca tespit edilecek gösterge rakamlarının, memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir düzenlemesi yürürlükten kaldırıldı.
BİR YORUM
Ali Tezel / Akşam
Kümesteki tavukların artık gidecekleri başka kümes kalmadı
Kapitalizmin ilk yılları ve sanayi devriminden sonra çalışanlar günde 18 saat çalışıp ancak kendi karınlarını doyurabilecek kadar ekmek kazanabiliyorlar. Bu ekmek eş ve çocuklarına yetmediği için eşler ve çocuklar da işe gitmek, günde 18 saat çalışmak ve bir ekmek kazanmak zorundalar ki açlıktan ölmesinler...
Hatta 8-10 yaşındaki çocuklar uykusuzluktan çalıştıkları ağır makinelerin üzerlerine düşüp makinelere kanları ile zarar verdiklerinden, zararın önüne geçmek için çocukların bellerine kadar kavrayan demirden ayakkabı içine oturdukları zamanlar bile oluyor...
İşte bu yıllarda açlıktan ölümlerin kol gezdiği ama öte yandan müthiş büyüklükteki paraların yani sermayenin birikimi de göze çarpmaya başlarken, sosyalizm veya komünizm diye bir yönetim şekli de ortaya çıkıyor...
Kapitalistler kendi işçilerinin de sosyalizme doğru kaymasından endişe ile önce çalışma saatlerini 15 saate indiriyorlar ardından iş kanunları, sendikal örgütlenme kanunları, toplu sözleşme düzenleri ve sosyal güvenlik sistemleri düzenleniyor ki kümeslerindeki tavuklar, yeni komşu sosyalizmin kümesine doğru kaçmasın...
İşte bu da sosyal devletin başlangıcı oldu. O günden sonra birçok dünya devleti sosyal devlet yolunda adımlar attı.
1992 yılı gelince sosyalizm veya komünizm çökünce artık işçilerin gidebilecekleri yer kalmadı, önce iş kanunlarında budama ve taşeronlaştırma başladı, çalışanların örgütlenmeleri zorlaştırıldı, şimdi sosyal güvenlik sistemiyle emekli aylıkları düşürülüyor ve daha sosyal güvenlik sistemi halledilmeden ardından kıdem tazminatının ortadan kaldırılmasının işaretleri görülmeye başladı.
Bu da sosyal devletin sonu oldu. 1992 yılından beri sosyal devlette yıpranmalar, aşınmalar başladı. Bugünlerde de kıdem tazminatının kaldırılması ile tepe noktasına ulaşıp, sadaka devletine doğru gidişi başlattı.
Kıdem tazminatının ortadan kaldırılmasından sonra da asgari ücretin ortadan kaldırılmasına sıra gelecek...
Sıra asgari ücrette ...
Artık neoliberalistler var ve tıpkı 1800'lü yıllarda ifade ettikleri gibi diyorlar ki, fabrikalarımızın kapılarında ayda 200 YTL'ye çalışmaya hazır binlerce işsiz varken biz neden asgari ücretten ücret ödemek zorunda kalıyoruz. İşte asgari ücret de ortadan kalkınca ‘tarih tekerrürden ibarettir' sözünden hareketle işçileri günde ancak bir ekmek parasına çalıştırmaya başlayacaklar...
Kıdem tazminatı nedir?
>Çalışanın emeğinin karşılığı.
İşyerine ve işverene bağlılığının ödülü. Birçok tarafın da katıldığı görüşlere göre,
* Kıdem tazminatı ikramiyedir.
* İşverenin, uzun yıllar bağlılıkla hizmet eden işçisini, işinden ayrılıp köşesine çekilmesi esnasında ödüllendirmesidir.
* İşsizlik dönemi güvencesidir.
* İşinden ayrılan ya da işinden çıkarılan işçinin işsiz kaldığı dönemde geçimini temin etmesi içindir.
* Ücretin sonraya bırakılmış kısmıdır.
* Bir hizmet karşılığı işçiye ödenen ücrettir. Bu ücretin bir kısmı haftalık, aylık gibi belirli periyotlarla ödenirken bir kısmı da en sona bırakılmıştır. Sona bırakılan kısım ise kıdem tazminatıdır.
* Gerçek anlamda tazminattır.
* İşçisinin işine haklı bir neden olmaksızın son veren işverenin ödemesi gereken tazminattır.
Yukarıda sayılan KIDEM TAZMİNATI adlandırmalarının her biri kendilerine göre doğrudur. Kıdem tazminatı bazen bir ikramiye (emeklilikte), bazen bir güvence (işten atılma, işsiz kalma), bazen ücretin sonraya bırakılmış kısmı (Özellikle yurtdışına götürülen işçiler) ve bazen de tazminattır (Haksız olarak işten çıkarılma).
Önce işçiler, sonra memurlar
Bugün sadece işçilerin kıdem tazminatı tartışma konusu edilmektedir. Bu tartışma sonucunda kıdem tazminatında bir indirime gidilirse bu memurları da etkileyecektir. Zira, kıdem tazminatına paralel olarak kamu çalışanlarına da emekli olduklarında çalıştıkları her yıla karşın bir aylıkları ikramiye olarak verilmektedir.
Bana göre ise kıdem tazminatı;
Ülkemiz işçileri Avrupa ülkeleri arasında en düşük ücret seviyesine sahiptir ve AB'nin bizi almaktan korktuğu yönlerden biri de 20 milyonluk ucuz işgücünün Avrupa içine akın etmesi gerçeğidir.
Düşük ücret seviyesi ile çalışanlarımızın en büyük hayali ise kıdem tazminatlarıdır. İşverenden alacakları bu toplu para ile ev, arsa, araba almak ya da oğluna işyeri açmak amacında olan işçilerimizin elinde şimdi de bu hayalleri de alınması gündemde.
Zaten düşük ücret ile emeklilikte alacakları kıdem tazminatı ile hayal kuran işçilerimizin hayallerini de elinden almaz umarım, zira asgari ücret ile açlık seviyesinde yaşayan işçilerin ellerinden hayallerini de alırsanız, çıkabilecek sosyal patlamaların önünde kimse duramaz.
Unutmayın, hayal ve ümidi kalmayanların, kaybedecek bir şeyi olmaz.
Son olarak, işçi sendikalarına sesleniyorum; üyelerinizin bu hakkını sonuna kadar savunun, yoksa kendi varlık sebepleriniz de gider.
İş güvencesine karşılık kıdem tazminatı
15.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren işçinin onurunu ve gururunu tekrar ayağa kaldıracak olan iş güvencesine karşılık olarak, işveren kesimi kıdem tazminatının ya kaldırılmasını ya da birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi her yıla bir aylık brüt ücret yerine, bir haftalık veya 15 günlük brüt ücretin esas alınmasını, bu da kabul olmazsa Kıdem Tazminatı Fonu kurulmasını istemektedir.
Her konuda Avrupa ise;
* AB ülkeleri seviyesinde ASGARİ ÜCRET,
* AB ülkeleri seviyesinde aile ve çocuk yardımları,
* AB ülkeleri seviyesinde sosyal güvenlik yardımları,
* AB ülkeleri seviyesinde emekli aylıkları,
* AB ülkeleri seviyesinde sosyal güvence,
* AB ülkeleri seviyesinde sendikal haklar.
İşçilerimize tanındıktan sonra sıra kıdem tazminatının kaldırılmasına gelmelidir. İnanıyorum ki yukarıdaki haklara sahip olacak işçilerimiz kıdem tazminatı bile istemeyecekler, işverenlerine hediye edeceklerdir.
Avro, petrol ve altın rekorda
Fed'in faiz indirimine devam edeceği beklentisi avro/dolar paritesini 1.5087 ile rekora taşıdı. Petrol ve altın fiyatları da tarihin en yüksek düzeyine çıktı
28/02/2008
RADİKAL - İSTANBUL - ABD Merkez Bankası'nın (Fed) son gelen yüksek enflasyon verisine rağmen faizleri indirmeye devam edeceği beklentisi, avro/dolar paritesini rekora taşırken petrom ve altın yeni rekorlar kırıyor. Parite dün sabah 1,5087 ile tarihin en yüksek seviyesine çıktı.
Amerikan Doları iç piyasada da düşüş gösteriyor. Bankalararası piyasada dolar 1,1770 YTL'ye kadar geriledi. Dün 1,19 YTL düzeyinde olan dolardaki düşüş yüzde 0.7 oldu.
Altın 964 dolar oldu
Doların uluslararası piyasalarda sert biçimde değer kaybetmesi petrol fiyatlarını da rekora taşıdı. ABD ham petrolü 102 dolarla tarihindeki en yüksek düzeye çıktı. Brent petrolü de 101.50 dolarla rekor düzeye ulaştı. ABD ham petrolünün reel (enflasyondan arındırılmış) olarak rekor kırması için ise, 102.53 dolara ulaşması gerekiyor. Fiyatlar enflasyona göre ayarlandığında, ABD ham petrolü Nisan 1980'de bu düzeyi görmüştü.
Doların değer kaybedip petrol fiyatlarının yükselmesi dünya piyasalarındra altın fiyatlarının da rekor kırmasına neden oldu. Spot altının onsu (31 gram) dün 964.70 dolarla tarihin en yüksek düzeyine tırmandı. Uzmanlar altının kısa vadede 970 dolara çıkacağını öngörüyor.
"Ülker'in Godiva'yı alması kadar önemli"
|
27 Şubat 2008
|
ANKA
İran'ın en büyük gübre tesisi olan Razi Petrokimya’yı özelleştirme kapsamında 681 milyon dolara alan Gübretaş’ın Yönetim Kurulu Başkanı Bedrettin Yıldırım, bununla küresel oyunculuğa ilk adımı attıklarını ifade ederek, “Gübrataş’ın Razi’yi alması Ülker’in dünyanın en pahalı çikolata şirketi Godiva’yı alması kadar önemli” dedi.
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği'nin (TTKKMB) bağlı ortaklığı olan Gübretaş'ın yüzde 50 payla ortak olduğu konsorsiyum, İran'ın en büyük petrokimya tesisi olan Razi Petrochemincal şirketini özelleştirme kapsamında 681 milyon dolara satın aldı.
Gübretaş Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım ve Genel Müdür Mehmet Koca, düzenledikleri basın toplantısında Razi’yi satın alma sürecini, sektörü ve hedeflerini açıkladı.
Yıldırım, Türkiye’nin en büyük çiftçi kuruluşu olan Tarım Kredi Kooperatifleri’nin iştiraki olan Gübre Fabrikaları Türk Anonim Şirketi’nin sahibinin Türk çiftçisi olduğunu söyledi. Gübretaş’ın pazardaki en büyük güçlerinden birinin yaygın dağıtım ağına sahip olması olduğunu dile getiren Yıldırım, başta Tarım Kredi Kooperatifi olmak üzere 2 bin 800 noktada Gübretaş ürünleri satıldığını, tarımın yapıldığı her noktada var olduklarını kaydetti.
Yıldırım, 2005 yılında şirketi yeniden yapılandırırken vizyon olarak dünya markası olmayı hedef olarak belirlediklerini kaydederek, “2 yıllık bir emeğin ardından İran’ın Razi şirketini bünyemize katarak; bir temenni olarak algılanan bu hayalimizi gerçekleştirdik. Bu, şirket için bu ulaşılması gereken bir hedefti. Ekip olarak bu hedefe ulaşmak için ne gerekiyorsa yaptık ve sonuçta başardık. Şimdi bir taraftan başarılarımızın keyfini sürürken, diğer taraftan yeni hedefler için çalışıyoruz.Gübrataş’ın Razi’yi alması Ülker’in dünyanın en pahalı çikolata şirketi Godiva’yı alması kadar önemli” diye konuştu.
“GEREKLİ GARANTİLERİ ALDIK”
Yıldırım, gazetecilerin soruları üzerine, Razi tesislerinden hem Türkiye’nin hem dünyanın hem de İran’ın gübre ihtiyacının karşılanacağını belirterek, gübre fiyatlarının mazot ve akaryakıttan daha fazla arttığını, gübreyi üç yıl önce alınan fiyattan alınamadığını söyledi. Türkiye’deki çiftçilerin artım gübre bulma konusunda sıkıntı yaşamayacağını vurgulayan Yıldırım, TAV ve Turkcell’in İranla yaşadığı soruna ilişkin hatırlatma üzerine ise şöyle konuştu:
“TAV ve Turkcell sıkıntısıyla ilgili yapmasam da; burada tek taraflı bir bilgilendirme söz konusu. İran tarafı, ‘anlaşmaların bitmediğini, buradan cevap bekliyoruz’ dediler. Biz İran’da sıcak ilgi gördük. Türkiye İran ilişkilerine önemli imkanlar ve yatırım sağlayacaktır. İran’ın ilk özelleştirmesini Türkiye’den biz aldık. O tür bir sıkıntı yaşamayacağımızı düşünüyorum. Gerekli garantiyi aldık.
2008 CİRO HEDEFİ 1.050 MİLYAR YTL
Mehmet Koca da Gübretaş’ın 500 Büyük sanayi kuruluşu içinde Pazar payının yüzde 26.6 olduğunu, son beş yılda Pazar paylarını yüzde 57 artırdıklarını söyledi. Şirketin cirosunu 179 milyon YTL’den 615 bin YTL’ye çıkardıklarını belirten Koca, 2008’de ise 1.050 milyar YTL ciro hedeflediklerini bildirdi. Koca, vergi öncesi karın 48 milyon, vergi sonrası karın ise 38.5 milyon YTL olduğunu ifade ederek, Gübretaş’ın borsadaki hissesinin ise bir yıl da yüzde 326 arttığını söyledi.
ÖDEMEYİ YAPACAK PARAMIZ VAR
Razi’yi satın almaya ilişkin Koca, Razi’nin yüzde 50’si Gübre Fabrikalarının liderliğindeki konsorsiyumun, Türk şirketlerden Asyagaz, Tahason ile İran’lı şirket Şakayık’tan oluştuğunu söyledi. Konsorsiyumun Razi tesislerinin yüzde 95.62’sini 6 trilyon 072 milyar İran Riyali’ne satın aldığını vurgulayan Koca, paranın yüzde 20’sini bir ay içinde, geri kalanını da 5 yılda 6 ay vadeyle ödeyeceklerini bildirdi. Koca, şirket yönetiminde Gübretaş’tan 3 kişinin yer alacağını ifade etti. Koca, ödemeyi özkaynaklardan yapma imkanlarının bulunduğunu, 1.5 yıldır bunun için çalıştıklarını ve paralarının hazır olduğunu söyledi. Koca, kredi almak için de görüştükleri bankaların bulunduğunu bildirdi.
ÇİFTÇİ DÜNYADAKİ FİYAT BASKISINDAN KURTULACAK
Razi’nin dünyanın en büyük gübre tesislerine sahip olan bir yapıda olduğunu, Razi’ye ait 3 adet liman bulunduğunu anlatan Koca, dünya markası olmak için attıkları bu adımın daha ileri düzeye çıkaracaklarını kaydetti. Koca, Razi’yle birlikte Türk çiftçisinin gübre temin etmede yaşayacağı sıkıntıyı ortadan kalkacağını, çiftçinin dünyadaki fiyat baskısının etkisinden kurtulacağını, reel fiyatlarla muhatap olacağını ve Türk çiftçisinin daha uygun fiyatlarda gübre alacağını söyledi. Koca, İran’daki tesislerde yeni ürünler çıkaracaklarını söyledi.
Gübre fiyatlarının son iki yıldır arttığını ve bazı kalemlerde artmaya devam edeceğini, 2009 yılına kadar fiyatlarda gerileme beklemediklerini belirterek, gübrede KDV’nin yüzde 8’lere inecek şekilde düzenlenmesini istedi.
Koca, bu yıl 50 milyar dolar civarında bir yatırım planladıklarını, bu yıl yeni bir fabrika açmayacaklarını söyledi.
Maliyetler çok yüksek, rekabette zorlanıyoruz
|
27 Şubat 2008
|
Eren Güler
Tekstil sektörü denince akla ilk gelen şehirlerden birisidir Bursa. Yıllarca tekstilin en önemli merkezlerinden olan şehir, halen bu özelliğini devam ettiriyor.
Tekstil dosyamızın bugünkü konuğu sadece tekstilin devi Bursa'nın değil, aynı zamanda Türkiye'nin de en büyük firmalarından olan Yeşim Tekstil'in CEO'su Şenol Şankaya.
144 bin metrekaresi kapalı ve 181 bin metrekaresi açık olmak üzere Bursa’da toplam 325 bin metrekare alan üzerinde 5 bin civarında çalışanı ile hizmet veren Yeşim Tekstil, onlarca ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Şirket, Nike, Gap, Banana Republic, Old Navy, Lands'End, Schlafgut ve Zara gibi dünyaca ünlü markalara da üretim yapıyor.
Yeşim Tekstil CEO'su Şenol Şankaya, tekstil sektöründe yaşananları ve gelişmeleri değerlendirdi...
YÜKSEK MALİYET REKABETİ ETKİLİYOR
-Tekstil sektörünün en büyük problemi olarak neleri görüyorsunuz?
"İşçilik, elektrik, doğalgaz gibi üretim giderlerinin ve vergilerin çok yüksek olması rekabeti olumsuz etkiliyor. Hatta zaman zaman rekabet edilemeyecek noktalara getirdiğini söyleyebiliriz. Şu anda dünyanın en pahalı elektriğini kullanıyoruz. Bildiğiniz gibi doğalgaza geçtiğimiz günlerde yine zam geldi. Bu nedenle maliyetlerden dolayı özellikle basic ürün dediğimiz basit modelli ürünlerde siparişler Uzakdoğu’ya kaydı. Çünkü devlet desteği ve düşük işçilik ücretleri ile maliyetlerini aşağıya çekmiş olan Uzakdoğulu firmalara sipariş geçmek uluslararası üretim yaptıran firmalar için çok daha karlı ve tercih sebebi.
Sektörümüzdeki diğer önemli sorun ise zorunlu istihdam baskısı. Bu konu özellikle küçük ve orta ölçekli firmalarımızı etkiliyor. Haksız rekabete sebep olan kayıt dışı ekonomi, teknik eğitim eksikliği, kıdem tazminatı yükü, teşvikli bölgelerle, teşviksiz bölgeler arasındaki haksız rekabet sektörün diğer problemleri..."
HÜKÜMETE ÇAĞRI
Şenol Şankaya, hazır giyim ve tekstil sektöründe ihracat rakamlarını artırmak için hükümetin de bu doğrultuda bir politika oluşturması gerektiğine dikkat çekiyor. Yani hükümet bir an evvel topa girmeli...
"Özellikle işçilik, elektrik, doğalgaz gibi üretim giderlerinin ve vergilerinin düşürülmesine dönük önlemler bir an önce gündeme alınmalı ve bir milli tekstil politikası hazırlanmalı. Bu politika doğrultusunda devletimiz de Mısır ve Ürdün örneğinde olduğu gibi üretiminin %90-95’ini ihracat yapan firmaları serbest bölge kapsamına alabilmek için gerekli çalışmaları ve lobi faaliyetlerini yapabilir. Özellikle böyle bir uygulama Amerika pazarında maliyetlerden dolayı kaybettiğimiz rekabet gücümüzü çok ciddi anlamda kazanmamızı sağlayacak.
-Ankara tekstil sektörüne nasıl bakıyor?
"Türk hükümeti ekonominin can damarlarından biri olan tekstil sektörü için önlem almak için bir adım atmadığı sürece üretim yapıp ihracat yapan firmalar için rekabet şartları ve koşullar her geçen gün daha da zorlaşacak. Sektördeki çalışan sayısını düşündüğümüzde bu geriye sayım sürecini uzatmak ve bu esnada da yeni iş kolları ve istihdam alanları yaratarak bu geçiş sürecini aşmamız gerekiyor. Aksi taktirde işsizlik Türkiye’de önüne geçilmez bir sosyal patlamaya ve toplumsal çöküşe sebep olabilir. Bu yüzden sektör için bir takım teşvikler ve özel uygulamalar yapması gerekiyor.
Türk sanayicinin rekabet edebilmesi için üretim giderlerini ve vergi yükünü azaltmaya yönelik uygulamalar şu an için tüm sanayicilerin beklentisi.
|
Ayrıca marka yaratmak ve parekendeciliğe önem vermek suretiyle yurt dışında mağaza zinciri oluşturma konusunda sağlanacak teşvikler de ihracat rakamlarının artmasında etkili olacak."
-Değerli YTL tekstili zorluyor mu?
"İhracat ağırlıklı çalışan firmalar için aşırı değerlenen Türk Lirası sektörümüzün en önemli sorunlarından biri. Bu konuda da Merkez Bankası’nın bir an önce gerekli tedbirleri almasını istiyoruz."
- Türkiye Çin ve diğer Uzakdoğu ülkelerine karşı nasıl rekabet avantajı sağlayabilir?
"Türkiye, teknolojisi, insangücü ve hammadde çeşitliliği açısından tekstil altyapısı çok güçlü bir ülke. Ülkemiz, Avrupalı üreticiler tarafından ürün çeşitliliği, üretici firma ağı, kaliteli üretim ve hızlı servis imkanıyla tercih edilirken, Amerikalı üreticiler tarafından da Avrupa modasının takip edileceği bir pazar olması açısından tercih ediliyor. Bu yüzden Türk tekstil sanayicileri olarak biz de verimlilik, sektördeki değişim, dünya modası, katma değeri yüksek ürünler yaratma, inovasyon, tasarım gibi kavramları gündemimize almalı ve bunlar üzerine çalışmalıyız. Farklılığımızı ortaya koyarak Türk tekstilini hak ettiği noktaya getirebiliriz. Ayrıca sosyal uygunluk şartlarına uygun üretim yaparak da Uzakdoğulu firmalara karşı rekabette üstünlük yakalayabiliriz.
-Türkiye yurtdışında bir marka olmayı başarabilecek mi?
"Tüketiciye yönelik markalaşma stratejik olarak her firmanın hedefiyle, vizyonuyla bağdaşmayabilir. Önemli olan Türk tekstilcisinin üretim yaptığı dünya firmaları ile aynı vizyonu paylaşmayı başarabilmesi ve bu paralelde kendisi için de global bir vizyon belirleyebilmesi.
Firmalar üretimde uzmanlaşıp kendi uzmanlık alanlarında da marka olabilirler. Çünkü marka yaratmak aslında birtakım riskleri de almayı gerektiriyor. Bu yüzden firmalar konuyu her açıdan değerlendirip kendi markasıyla mı piyasaya çıkmak ya da üretici firma olarak mı kalmak daha mantıklı karar veriyor."
YEŞİM'İN ZOR KARARI
"Örneğin biz Yeşim olarak, üretimimizi 1995’den sonra öyle bir noktaya getirdik ki, Türkiye’deki en büyük hazır giyim üreticisi durumuna geldik. Burada bir yol ayrımıyla karşılaştık. Gidip, kendi markamızı mı üreteceğiz yoksa, dünyadaki en büyük markaların üretim partneri mi olacağız?
Biz üretim çeşitliliğimizle, belli bir dar alanda uzmanlaşmıştık ve markaya döndüğümüz zaman da bu markayı birçok ürünle desteklememiz gerekiyordu. Türkiye’deki markalara baktığınız zaman, çoğunun bir süre sonra ithalatçı pozisyonuna geldiğini görüyorsunuz.
Biz Türkiye’nin en çok üretime ve istihdama ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz için sanayici olarak üretimi tercih ettik ve dedik ki “Yeşim olarak yaptığımızın en iyisini yapacağız ve spesifik olarak hazır giyimde belli bir gruba yöneleceğiz ve bu grupta biz dünyanın en iyisi ve en kalitelisi olacağız.” Üretimde marka olmayı hedefledik. Bugün baktığınızda Nike ve GAP gibi büyük markalar nerede üretim yaptıralım diye düşündüklerinde ilk akla gelen firmalar arasında Yeşim markası geliyor. Dünyanın en ünlü markalarına üretim yaparken kendi adımıza ayrı bir marka üretmeyi düşünmüyoruz. Biz üretimdeki kalitemizle, sosyal uygunluk ve hizmet anlayışımızla “üretici firma” markası olmayı hedefliyoruz."
Vergi yükünü azaltacağız
|
27 Şubat 2008
|
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, önümüzdeki dönem uygulayacakları reform ve atacakları adımlarla, vergi yükünü daha da aşağıya çekecek imkanlara kavuşacakları düşüncesinde olduğunu bildirdi.
Uluslararası Yatırımcılar Derneğinin (YASED) 27. Olağan Genel Kurul toplantısına onur konuğu olarak katılan ve “Türkiye Ekonomisi ve Uluslararası Yatırımlar” konulu bir konuşma yapan Şimşek, kayıt dışılığı azaltmada yaptırımların ve kayıt dışılığa iten faktörleri ortadan kaldırmanın önemine işaret etti. Bunların başında vergi yükünün geldiğini söyleyen Şimşek, önümüzdeki dönemde kayıt dışılığı azaltmaya yönelik bir çaba içinde olacaklarını belirtti.
Bir yandan bütçe imkanlarını oluşturup, bu imkanlarla vergi yükünü aşağıya çekmek istediklerini, bir yandan da yaptırımları, Gelir İdaresini güçlendirmeleri gerektiğini ifade eden Şimşek, YASED üyelerine seslenerek, “Kayıt dışı sizin gündeminizin birinci maddesi ama bizim de gündemimizin birinci maddesi” diye konuştu. Şimşek, kayıt dışılıktaki sürecin bir günde oluşmadığı gibi bunun bir iki yılda tamamen ortadan kalkmayacağını, buna uzun soluklu bir mücadele olarak bakmak gerektiğini kaydetti.
Vergi ve teşviklerle ilgili olarak da Şimşek, şunları söyledi:
“Keşke bizim bütçe imkanlarımız olsaydı veya kamu çok çok daha küçük olsaydı veya kamunun ihtiyacı küçük olsaydı, biz aslında belki de vergileri çok çok daha aşağıya çekebilirdik. Hükümetimiz döneminde kurumlar vergisini yüzde 20'ye indirdik. Bence doğru ve cesaretli bir adım. Sonuçlarını da görüyoruz. Son derece sağlıklı bir adım olmuştur. Yine gelir vergisindeki dilimleri azalttık, oranları yani üst limitleri aşağı çektik.
Aslında genel olarak bakarsanız bazı iş kollarında sektörlerde vergi oranları bayağı yüksek. Buradaki problem veya zorluk şöyle; bir yandan kamunun ciddi bir kaynak ihtiyacı var, bir yandan da hakikatler... O vergilerin de aşağıya çekilmesi lazım. İkisini dengeyi bozmadan sağlıklı nasıl yapabiliriz, bütün çaba orada. Ama ben şuna inanıyorum bu önümüzdeki dönemde uygulamaya koyacağımız reformlarla, atacağımız adımlarla vergi yükünü daha da aşağıya çekecek imkanlara kavuşuruz diye düşünüyoruz.”
İşçiler eyleme çıkıyor
Emek Platformu Başkanlar Kurulu, TBMM'deki Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa tasarısına karşı ortak eylem kararı aldı. Alınan karar uyarınca 13 Mart'ta illerde basın açıklaması yapılırken, 14 Mart Cuma günü de saat 10.00-12.00 arası uyarı amaçlı iş bırakma eylemi gerçekleştirilecek.
Türk-İş, Hak-İş, DİSK, KESK, Kamu-Sen, Memur-Sen, BASK, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği, Tüm İşçi Emeklileri Derneği, TMMOB'un da aralarında bulunduğu 17 meslek ve emek örgütünün oluşturduğu Emek Platformu Başkanlar Kurulu'nun Türk-İş Genel Merkezi'nde gerçekleştirdiği ve yaklaşık iki saat süren toplantısında, Meclis'teki sosyal güvenlik düzenlemesine karşı ortak tavır belirlendi.
Toplantının ardında yapılan açıklamada şöyle denildi:
"Emek Platformu Başkanlar Kurulu, yasa tasarısının; çalışanlar, emekliler, dul ve yetimleri için ağır hak kayıplarına neden olduğunu tespit etmiştir. Emeklilik ve sağlık alanında köklü değişiklikler yapan ve kazanılmış hakları geriye götüren tasarıyı sosyal devlet ilişkisine aykırı olarak değerlendirmiştir. Kurul hükümetin sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasa tasarısı ilgili olarak örgütlerin görüş ve önerilerini dikkat almadığı ve tasarının çalışanların koşulları ile ülke gerçekleri ile örtüşmediği sonucuna varmıştır."
ORTAK EYLEME GEÇİLECEK
Bu tasarının yasalaşmaması gerektiği kararına vararak tasarıya karşı ortak eylem kararı alındığı ifade edilen bildiride 13 Mart'ta tüm illerde kitlesel basın açıklaması yapılacağı bildirildi. 14 Mart'ta ise saat 10.00-12.00 arası uyarı amaçlı iş bırakılacağı vurgulanan açıklamada, "Bu uyarılar rağmen tasarı Meclis Genel Kurulu'nda bu haliyle görüşülmeye başlanırsa aynı gün Emek Platformu bileşenlerini yöneticileri Ankara'da toplanarak tepkilerin Meclis'e iletecek" denildi.
(ANKA) 10.03.08
Petrol 107 dolara çıktı!

Uluslararası piyasalarda petrol fiyatları, ABD ekonomisinin durgunluğa gireceği endişesiyle yeni bir rekor kırdı.
ABD tipi hafif ham petrolün varil fiyatı 1,85 dolar artarak 107 dolar satılırken, Londra Brent tipi ham petrolün fiyatı da 40 sent değer kazanarak varili 102,78 dolardan işlem görüyor.
Petrol fiyatlarının yükselmesinde, dünyanın en büyük petrol tüketicisi konumundaki ABD'de durgunluk tehdidi yaşanmasının petrol talebini etkileyebileceği endişeleri etkili oluyor.
AA 10.03.08
İMKB 2008'de dünyanın en hızlı düşen borsası
Küresel finans sektöründe ABD ekonomisine odaklı tehdit ve belirsizlikler nedeniyle dalgalanma yaşanan yılbaşından bu yana olan dönemde, dünya borsaları içinde en hızlı düşüş, aynı oranda olmak üzere yüzde 21.7 ile İMKB ve Yunan Borsası'nda yaşandı.
Uluslararası çapta okunan İngiliz The Economist dergisinin 8 Mart sayısında, dünyadaki belli başlı 59 menkul kıymetler borsası endeksinin yılbaşından bu yana izlediği seyir karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Buna göre 31 Aralık 2007 ile 5 Mart 2008 arasındaki dönemde ulusal döviz cinsi üzerinden endeks değerine göre en hızlı düşüş gösteren borsa, İMKB oldu. İMKB endeksinin 43 bin 468 olduğu 5 Mart itibariyle 2007 sonuna göre yüzde 21.7 gerileme olduğu belirlendi.
Yunan Borsası (Athex Corp) da bu dönemde aynı oranda gerileyerek İMKB birlikte en hızlı düşen borsa konumunu paylaştı.
Endeksteki düşüş oranında İMKB ve Yunan Borsası'nı yüzde 18.5'le Hindistan (BSE), yüzde 18.4'le Çin (SSEA), yüzde 17.2 ile Alman (DAX), yüzde 16.9'la Hong Kong, yüzde 16.7 ile Çek (PX), yüzde 16.5'le Çin (SSEB, dolar bazlı) borsaları izledi.
Endeks değerlerinin dolar cinsinden hesaplanması yoluyla yapılan karşılaştırmada ise anılan dönemde en hızlı düşüşü kaydeden Borsa yüzde 59.1'le Venezuella (IBC) Borsası olurken, İMKB yüzde 24.1'le ikinci, Hindistan Borsası yüzde 20.2 ile üçüncü sırada yer aldı. Bunları da yüzde 18.3 düşüşle Yunan Borsası izledi.
CARİ AÇIKTA YUNANİSTAN, İSPANYA VE TÜRKİYE BAŞA OYNUYOR
The Economist'in 2008 yılı için yaptığı tahminlere göre cari işlemler açığının milli gelire oranında Yunanistan, İspanya ve Türkiye başı çekiyor. 2008 yılında Yunanistan'ın milli gelirinin yüzde 12'si, İspanya'nın yüzde 9.1 Türkiye'nin ise yüzde 7.4'ü kadar cari açık vereceği öngörülüyor. Cari açığın milli gelire oranında bu üç ülkeyi yüzde 6.9'la Pakistan, yüzde 4.7 ile ABD izliyor.
Bu yıl Singapur'un milli gelirinin yüzde 25.3'ü, Suudi Arabistan'ın yüzde 22.8'i, Norveç'in yüzde 15.8'i, İsviçre'nin yüzde 14.6'sı ve Malezya'nın yüzde 13.9'u kadar olmak üzere en yüksek cari işlemler fazlası verecek ülkeler olacağı tahmin ediliyor.
Son bir yıldaki cari işlemler açığının tutarına göre yapılan sıralamada ise ABD 752.4 milyar dolarla birinci sırada yer alıyor. Bu ülkeyi 136.9 milyar dolar la İspanya, 129.4 milyar dolarla İngiltere izliyor. Daha sonra 56.4 milyar dolarla Avustralya, 48.3 milyar dolarla Yunanistan, 45.2 milyar dolarla İtalya, Türkiye ise 38 milyar dolarla 7'nci sırada yer alıyor.
The Economist'in derlediği verilere göre Çin 249.9 milyar dolarla son bir yılda en fazla cari işlemler fazlası veren ülke. Cari fazla veren ülkeler sıralamasında Çin'i 223.2 milyar dolarla Almanya 212.8 milyar dolarla Japonya, 98.9 milyar dolarla Suudi Arabistan, 76.6 milyar dolarla Rusya izliyor.
(ANKA) 10.03.08
Türkiye Ar-Ge'ye 4,4 milyar YTL harcadı
Türkiye, 2006 yılında Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerine yaklaşık 4 milyar 400 milyon YTL harcadı. Bu harcamaların 2 milyar 256 milyon 989 bin YTL'sini yükseköğretim kesimi yaptı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından, kamu ve özel sektördeki araştırma birimleri ve personelini kapsayan anket sonuçları ile üniversitelerin kesin hesapları, detay yatırım programları, bütçe ve personel dökümlerine dayanarak, 2006 yılına ilişkin ''Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması'' yapıldı.
Araştırma sonucuna göre, Türkiye'de Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı binde 7,6 oldu. 2006 yılı Ar-Ge harcamaları yaklaşık 4 milyar 400 milyon YTL olarak gerçekleşti.
Bu harcamaların sadece yüzde 0,5'i yurtdışı kaynaklar tarafından finanse edildi.
HARCAMALARIN YARISI YÜKSEKÖĞRETİME AİT
Harcamanın yüzde 51,3'ünü oluşturan 2 milyar 256 milyon 989 bin YTL'lik bölümü yükseköğretim, yüzde 37'sini oluşturan 1 milyar 629 milyon 87 bin YTL'lik bölümü ticari ve yüzde 11,7'sini oluşturan 513 milyon 803 bin YTL'lik bölümü de kamu kesimi tarafından yapıldı.
Yükseköğretim kesiminin harcamalarının 1 milyar 974 milyon 355 bin YTL'lik kısmını cari harcamalar, 210 milyon 667 bin YTL'lik kısmını makine teçhizat ve 71 milyon 966 bin YTL'lik kısmını sabit tesis harcamaları oluşturdu.
Yükseköğretim Ar-Ge harcamalarında en büyük pay 1 milyar 5 milyon 353 bin YTL ile sağlık alanına ayrıldı. Bunu sırasıyla 408 milyon 578 bin YTL'lik harcamayla sosyal bilimler, 302 milyon 198 bin YTL'lik harcamayla mühendislik bilimleri, 227 milyon 429 bin YTL'lik harcamayla beşeri bilimler, 184 milyon 728 bin YTL'lik harcamayla doğal bilimler ve 128 milyon 701 bin YTL'lik harcamayla tarım bilimleri alanları izledi.
42 BİN 664'Ü ARAŞTIRMACI
Ar-Ge faaliyetlerinde 42 bin 664'ü araştırmacı, 5 bin 724'ü teknisyen ve eş değeri ile 6 bin 56'sı diğer destek personelinden oluşan toplam 54 bin 444 personel görev aldı.
Sektörler itibariyle bakıldığında bu rakamın yüzde 49,1'inin yükseköğretim, yüzde 33,1'inin ticari ve yüzde 17,8'inin de kamu kesiminden olduğu görülüyor.
AA 10.03.08
Borsa günlük bazda yüzde 0.01 değer kaybetti
10.03.08
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Ulusal 100 Endeksi, ikinci seansta 298,95 puan artarak 41.534,89 puandan kapandı.
İkinci seansta, hisse senetleri ortalama yüzde 0,72 değer kazandı. Endeks ikinci seansa, 112,53 puan artarak 41.348,47 puandan başladı.
Seansın ilk yarısını 41.613,01 puandan geçen endeks, seans içinde en düşük olarak 41.119,57 puana gerilerken, en yüksek olarak 41.619,37 puana çıktı.
Birinci seanstaki 301,28 puanlık azalış dikkate alındığında, endeks günlük bazda 2,33 puan geriledi.
Hisse senetlerinin günlük ortalama değer kaybı yüzde 0,01 oldu. İkinci seans kapanışında, mali endeks 284,25 puan artarak 57.439,44 puana, sanayi endeksi 254,32 puan artarak 34.468,02 puana, hizmetler endeksi 380,51 puan artarak 30.661,52 puana yükseldi.
Böylece ilk seansa göre mali grup hisseler ortalama yüzde 0,50 oranında, sanayi grubu hisseler ortalama yüzde 0,74 oranında, hizmetler grubu hisseler ortalama yüzde 1,26 oranında değer kazandı.
İkinci seansta işlem gören toplam 330 hisse senedinden 147'si değer kazandı, 103'ü değer yitirdi, 80 hisse senedinin fiyatında değişiklik olmadı.
İkinci seansta, 623 milyon 840 bin 513 YTL'lik işlem hacmi kaydedildi.
Günlük işlem hacmi, 1 milyar 185 milyon 706 bin 635 YTL olarak hesaplandı.
İkinci seansta, Garanti Bankası, İş Bankası (C), Akbank, Vakıfbank ve Halkbank en çok işlem gören hisseler oldu.
DÖVİZDE SON DURUM
İstanbul serbest piyasada kapanış saatlerinde doların satış fiyatı 1.2440 YTL, euro'nun satış fiyatı 1.9080 YTL oldu.
Piyasanın kapanışı itibarıyla Kapalıçarşı'da 1.2410 YTL'den alınan dolar 1.2440 YTL'den satılıyor. 1.9050 YTL'den alınan euro'nun satış fiyatı ise 1.9080 YTL oldu.
Serbest piyasada önceki kapanışta 1.2450 YTL olan dolar güne 1.2520 YTL'den, 1.9120 YTL olan euro ise 1.9200 YTL'den başlamıştı.
İMKB Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarı'nda, 7 Ekim 2009 vadeli, bugün valörlü tahvilin saat 12.00 itibarıyla basit getirisi yüzde 18.64, bileşik getirisi yüzde 17.75 seviyesinde bulunuyor.
Bankalararası piyasada dolar kotasyonlarında fiyat, alışta en düşük 1.2420 YTL, en yüksek 1.2445 YTL, satışta en düşük 1.2475 YTL, en yüksek 1.2500 YTL olarak belirlendi.
Uluslararası piyasalarda euro-dolar paritesi 1.5380 düzeyinde seyrediyor.
İMKB'de birinci seansın seyri....
İMKB Ulusal 100 Endeksi, cuma günü ikinci seans kapanışına göre 301,28 puan azalarak günün ilk yarısını 41.235,94 puandan tamamladı. Birinci seansta, hisse senetlerinin ortalama değer kaybı yüzde 0,73 oldu.
Cuma günü 41.537,22 puandan kapanan İMKB Ulusal 100 Endeksi, ilk seansa 376,03 puan azalarak 41.161,19 puandan başladı.
İlk yarıyı 41.205,10 puandan geçen endeks, en düşük 40.987,87 puana gerilerken, en yüksek 41.697,39 puanı gördü.
Seans sonunda mali endeks 620,05 puan azalarak 57.155,19 puana, sanayi endeksi 5,45 puan azalarak 34.213,70 puana geriledi. Hizmetler endeksi 3,72 puan artarak 30.281,01 puana yükseldi.
Böylece önceki kapanışa göre mali grup hisseler ortalama yüzde 1,07 oranında, sanayi grubu hisseler ortalama yüzde 0,02 oranında değer kaybetti. Hizmetler grubu hisseler ortalama yüzde 0,01 oranında değer kazandı.
Birinci seansta işlem gören toplam 319 hisse senedinden 109'u değer kazandı, 134'ü değer kaybetti, 76 hissenin fiyatında ise değişiklik olmadı.
Birinci seansta 561 milyon 866 bin 122 YTL'lik işlem hacmi oluştu. En çok işlem gören hisse senetleri Garanti Bankası, İş Bankası (C), Akbank, Vakıfbank ve Yapı ve Kredi Bankası oldu.
Kıdem tazminatına bireysel emeklilik formülü
10.03.08
Gonca Şenay / CNN TÜRK
Kıdem tazminatları için bireysel emeklilik fonları bünyesinde yeni fonlar kurulacak, işsizlik sigortasından yararlanmak kolaylaşacak, SSK primlerinde 5 puan indirim yapılacak. Uygulama ekim ayından itibaren başlayacak.
Tüm bu ayrıntılarıyla çalışma hayatında yeni bir dönemi başlatacak istihdam paketi, işçi ve işvereni yakından ilgilendiren birçok düzenleme içeriyor.
İstihdam paketinde çalışan açısından öne çıkan başlık kıdem tazminatı. Kıdem tazminatları için bireysel emeklilik fonları devreye sokulacak.
Buna göre, emeklilik şirketleri kıdem tazminatı fonu oluşturacak. Primler de işverenden yapılacak kesintiyle bu fonda birikecek. Ancak Başbakanlığa gönderilen pakette kesinti oranı belli değil. İşveren istediği emeklilik şirketini seçebilecek, paranın hangi fonda değerlendirileceğini ise çalışan belirleyecek.
Emeklilik şirketi belgelerin tesliminden sonraki 30 gün içinde kıdem tazminatını işçiye ödemekle yükümlü olacak. Çalışanlar kanunun yürürlüğe giriş tarihinden önceki haklarını işverenden alacak.
İşsizlik sigortası fonundan yararlanma koşulları da kolaylaştırılıyor. Maaş almak için gerekli olan prim ödeme gün sayıları düşürülüyor. Örneğin 180 gün işsizlik maaşı almak için 600 gün yerine 510 gün prim ödemek yeterli olacak.
SSK primlerinde yüzde 5 indirim yapılacak
SSK primlerinde işveren lehine yüzde 5 tutarında indirim de pakette yer alıyor. Bu 5 puanlık tutarı Hazine karşılayacak. İşverenin kayıtdışı işçi çalıştırdığı tespit edilirse bir yıl boyunca bu indirimden yararlanamayacak.
Pakette prim indiriminin ne zaman yürürlüğe gireceği yer almadı. Ancak yetkililer, uygulamanın ekim ayından itibaren başlayacağını belirtiyor.
Pakette 100-150 arasında kadın işçi çalıştıran işyerleri için kreş açma zorunluluğu da kaldırılıyor. Ancak işveren bu hizmeti dışarıdan satın alabilecek.
Ayrıca özürlü istihdam primlerinin Hazine tarafından karşılanması, terör mağduru ve eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu da kaldırılıyor.
TAV'a 505 milyon euro kredi
10.03.08
TAV Havalimanları Holding, Atatürk Havalimanı dış ve iç hatlar terminal binası, katlı otopark ile genel havacılık terminalinin işletme hakkının devrine ilişkin kira sözleşmesi kapsamında proje refinansman kredi sözleşmesini imzaladı.
Sözleşme, Dexia Credit Local, Garanti Bankası ve Goldman Sachs International eş liderliğinde sağlanan 505 milyon euro tutarındaki proje finansman kredisini kapsıyor.
Kredinin imza töreninde konuşan TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı Sani Şener, daha önce aldıkları kredinin hem şartlarını iyileştirdiklerini hem de 25 baz puan değerinde bir faiz indirimi sağladıklarını belirterek, 7 yıl olan vadenin 10 yıla çıkarıldığını, anlaşmanın tutar, vade, fiyatlama ve iyileştirilmiş finansal yükümlülükleri içerdiğini kaydetti.
Şener, "Dünyadaki finansal sektörde karışıklığın, türbülansın olduğu bir dönemde Türkiye'de servis sektörü kısmına hizmet veren bir şirketin bu krediyi alabilmesi çok önemli. Bu çalkantılı dönemde kredinin verilmesinden dolayı herkese çok teşekkür ederim" dedi.
TAV'ı güzel yerlere taşıdıklarını vurgulayan Şener, seçici davranan uluslararası sermaye karşısında ekonomik dengelerini sağlam ve sürdürülebilir hale getiren TAV Havalimanları Holding'in öne çıktığını söyledi.
Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen de, banka olarak TAV'ın her türlü finansmanında yer almaya çalıştıklarını ifade etti.
Yurtdışı piyasalara da değinen Özen, "Yurtdışı oldukça kötü. Güven bunalımının olduğu ortamlarda bu tür finansmanlar çok zordur. Likidite çok ciddi daralmış vaziyette. Bu noktada TAV'ın büyük başarısını ortaya koymak lazım. İnanılmaz zor koşulların olduğu piyasada bir Türk şirketinin çıkıp da bu kadar kolay bir finansman yapabilmesi, bu kadar büyük bir başarıya imza atabilmesi çok önemli" şeklinde konuştu.
Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş de, Dexia'nın Türkiye'ye ayak basması ile bu tür projelere bakış açısının da Türkiye'ye yöneldiğini, Dexia gibi bir oyuncunun Türkiye'nin kıymetli ve stratejik kaynaklarını finanse etmesinin gurur kaynağı olduğunu ifade etti.
Ateş, çok önemli bir aktifi finanse ettiklerini, "kazan kazan" şeklinde bir işlem olduğunu vurguladı.
Konuşmaların ardından 505 milyon euro tutarlı kredinin sözleşmesi imzalandı.
TAV Havalimanları Holding, Devlet Hava Meydanları İşletmesi ile 16 Haziran 2005'te Atatürk Havalimanı dış ve iç hatlar terminal binası, katlı otopark ile genel havacılık terminalinin işletme hakkının devrine ilişkin 15 yıl 6 aylık süre için imzalamış olduğu kira sözleşmesi kapsamında, 2005'te ödemekle yükümlü olduğu kira bedeli için Aralık 2005'te imzalanan kredi anlaşması ile 589 milyon euro tutarında kredi sağlamıştı.
TAV, imzalanan 505 milyon euro tutarındaki kredi sözleşmesiyle, mevcut finansmanı daha uzun vade, ortalamada daha ucuz fiyatlama ve iyileştirilmiş finansal yükümlülüklerle refinanse etti.
Sendikalar eylem kararı aldı
10.03.08
Emek Platformu'nu oluşturan örgütlerin genel başkanları, Türk-İş'in çağrısı üzerine biraraya geldi. Görüşmeden 14 Mart'ta eylem yapma kararı çıktı.
Türk-İş'in çağrısı üzerine toplanan Emek Platformu'nun Başkanlar Kurulu bildirisinde, "Emek Platformu Başkanlar Kurulu, hükümetin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı ile ilgili örgütlerimizin görüş ve önerilerini dikkate almadığı, çalışanların koşulları ve ülke gerçekleriyle örtüşmediği sonucuna varmıştır" denildi.
Bildiride, 14 Mart Cuma günü 10.00-12.00 saatleri arasında "uyarı amaçlı çalışmama hakkı"nın kullanılacağı belirtildi.
Platformun Türk-İş Genel Merkezi'ndeki toplantısının ardından Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Emek Platformu Başkanlar Kurulu'nun bildirisini açıkladı.
Bildiride, Emek Platformu Başkanlar Kurulu'nun, platformu oluşturan tüm kuruluşların katılımıyla bugün toplandığı, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı'na ilişkin değerlendirmeler yapıldığı ve tasarıya karşı geliştirilecek tavrın belirlendiği kaydedildi.
Bildiride, Başkanlar Kurulu'nun, "tasarının; çalışanlar, emekliler, dul ve yetimleri için ağır hak kayıplarına neden olduğu tespitini yaptığı, emeklilik ve sağlık alanında köklü değişiklikler yapan ve kazanılmış hakları geriye götüren tasarıyı sosyal devlet ilkesine aykırı olarak değerlendirdiği" ifade edildi.
Açıklamada "Emek Platformu Başkanlar Kurulu, hükümetin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı ile ilgili örgütlerimizin görüş ve önerilerini dikkate almadığı, çalışanların koşulları ve ülke gerçekleriyle örtüşmediği sonucuna varmıştır" denilerek, platformun bu tasarının yasalaşmaması kararına vararak, tasarıya karşı ortak eylem kararı aldığı hatırlatıldı.
Yapılacak eylemler
Bildiride, Başkanlar Kurulu'nun aldığı karar doğrultusunda yapılacak eylemler de sıralandı.
Buna göre, 13 Mart Perşembe günü tüm illerde kitlesel basın açıklamaları yapılacak.
14 Mart Cuma günü de 10.00-12.00 saatleri arasında "uyarı amaçlı çalışmama hakkı" kullanılacak.
Bu uyarılara rağmen tasarı TBMM Genel Kurulu'nda bu haliyle görüşülmeye başlanırsa aynı gün Emek Platformu bileşenlerinin yöneticileri ve temsilcilerinin Ankara'da toplanarak tepkilerini TBMM'ye iletecekleri kaydedilen bildiride, "Emek Platformu, gelişmeleri izleyecek ve gerektiğinde yeni değerlendirmeler yapmak üzere toplanacaktır" denildi.
"Mesajımız inşallah yeterli olur"
Kumlu, bildiriyi açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, "uyarı amaçlı eylemin süresinin 2 saat olmasının son kararları olup olmadığını" sorması üzerine Kumlu, "Sonuç bildirisine yazdığımıza göre herhalde son kararımız. Bir saat mi olsun, yarım gün mü olsun, bir gün mü olsun diye herkes fikrini söyledi. Neticede 2 saat olarak kararlaştırdık" dedi.
Bir başka gazetecinin, "Bu, hükümete mesajlarınızın iletilmesi için yeterli mi sizce. Daha sonra temaslarınız olacak mı?" sorusuna Kumlu, "Elbette... Biz her zaman görüşmeden yanayız. Yeterli diye düşünüyoruz, inşallah yeterli olur. Olmazsa daha etkin eylem kararlarını almaya hazırız" karşılığını verdi.
Kumlu, "Platform sözcüsü belirlendi mi?" sorusunu ise "Şu anda benim. Onu daha sonra değerlendireceğiz" diye yanıtladı.
Tüm eylemlere rağmen tasarının TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmesi halinde nasıl davranacaklarının sorulması üzerine de Kumlu, "Biz Emek Platformu bileşenleri, 17 teşkilat başkan ve yöneticileriyiz. Şu anda toplantıda görüşemediğimiz konularla ilgili benden bilgi almaya çalışmayın" dedi.
Toplantıya kimler katıldı?
Toplantıya, Türk-İş Genel Başkanı Kumlu'nun yanı sıra Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, BASK Genel Başkanı Resul Akay, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Aksu, Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanı Gencay Gürsoy ile platformun diğer bileşenlerinin temsilcileri katıldı.
Türk-İş Başkanlar Kurulu, 7 Mart Cuma günü Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası yasa tasarısına ilişkin yaptığı toplantıda taleplerinin dikkate alınmaması üzerine iş bırakmayı da içeren bir dizi eylem kararı almıştır.
08.05.2008
Yılsonu enflasyon beklentisi yükseldi
Makro ekonomik göstergelerde son dönemdeki seyre paralel olarak, piyasaların ileriye dönük beklentilerinde de kötüleşme giderek artıyor.
enflasyon beklentisi yüzde 9.55’e, cari açık beklentisi 44 milyar 931 milyon dolara yükseldi. 2008 büyüme beklentisi ise yüzde 4 olarak ölçülürken, yıl sonu dolar kuru beklentisi ise 1.3534’e geriledi.
AYLIK TÜFE BEKLENTİSİ YÜZDE 1
Merkez Bankası mali ve reel sektördeki karar alıcılarla her ay iki kez gerçekleştirdiği Beklenti Anketi’nin Mayıs ayı birinci dönem sonuçlarını açıkladı. Katılımcıların TÜFE bazında Mayıs ayı enflasyon oranına ilişkin eksi yüzde 0.25 ile yüzde 3 arasında değişen beklentilerinin uygun ortalaması yüzde 1 olarak hesaplandı.
Gelecek ay (Haziran) için beklenen yüzde 0.46, iki ay sonrasının (Temmuz) aylık enflasyonuna ilişkin beklenti de yüzde 0.24 olarak ölçüldü.
-YIL SONU İÇİN YÜZDE 17 BEKLEYEN DE VAR
Piyasaların yıl sonu enflasyon beklentileri yüzde 6.7 ile yüzde 17 arasında değişti; beklentilerin uygun ortalaması yüzde 9.55 olarak hesaplandı. Yıllık enflasyon beklentisi önceki ankete göre 1.11 puan arttı.
12 ay sonrasının enflasyon beklentisi 0.72 puan artarak yüzde 7.76’ya, 24 ay sonrasının TÜFE beklentisi de 0.63 puan artarak yüzde 6.61’e yükseldi.
-CARİ AÇIK BEKLENTİSİ 44.9 MİLYAR DOLAR
Önceki ankette 43 milyar 93.7 milyon dolar çıkan 2008 sonu cari işlemler açığı beklentisi, son ankette 44 milyar 930.6 milyon dolara yükseldi.
Bankalar arası döviz piyasasında ay sonu itibariyle dolar kuru beklentisi 1.3209’dan 1.2787’ye, yıl sonu dolar kuru beklentisi 1.3656’dan 1.3534’e, 12 ay sonrasının dolar kuru beklentisi de 1.3992’den 1.3748’e geriledi.
2008 büyüme oranına ilişkin beklenti önceki ankete göre değişmeyerek yüzde 4 çıkarken, gelecek yılın büyüme beklentisi yüzde 4.6’dan yüzde 4.5’e indi.
-FAİZ BEKLENTİSİNDE REKOR ARTIŞ
Gelecek üç ayın altı aylık Hazine bonosu ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi önceki ankete göre 1.04 puan artarak yüzde 18.40’a yükseldi. Gelecek 12 ayın altı aylık Hazine bonosu bileşik faizi beklentisi de 0.93 puan artarak yüzde 16.91’e çıktı.
Gelecek üçüncü ayın 5 yıl vadeli, 6 ayda bir sabit kupon ödemeli YTL cinsi Devlet Tahvili ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi 0.91 puan artarak yüzde 18.88’e yükseldi.
Aynı kağıdın gelecek 12’nci aydaki ihalesinde oluşacak yıllık bileşik faiz oranına ilişkin beklenti de 0.74 puan daha artarak yüzde 17.25’e çıktı.
-MERKEZ BANKASI’NDAN FAİZ ARTIRIMI BEKLENİYOR
Merkez Bankası’nın Şubat’ta yaptığı son indirimle yüzde 15.25’e çektiği, Mart ve Nisan’da ise değiştirmediği para piyasasında yıllık basit faiz oranında piyasaların Mayıs ayına ilişkin beklentilerinin ortalaması yüzde 15.64 çıktı. Merkez Bankası gecelik faize ilişkin toplantısını 15 Mayıs’ta yapacak.
Söz konusu faiz oranına ilişkin beklenti gelecek üç ayın sonu için yüzde 16.16, gelecek 12 ayın sonu için yüzde 15.66 olarak ölçüldü.
08.05.2008
Enflasyon bir virüs gibi Çin’den dünyaya yayılacak
Artan petrol ve gıda fiyatları enflasyonu tetiklerken temel korku şu:
Çin’de enflasyon maaşları, maaşlar ülkeden dünyaya ihraç edilen tüketim ürünlerinin fiyatını artıracak ve enflasyon virüs gibi yayılacak
Ekonomistler ikinci bir tehlikeye daha dikkat çekiyor: Enflasyon psikolojik sınırı geçerse hem tüketici hem yatırımcı gelecekteki zamları şimdiden davranışına yansıtacak, beklenti bugünkü enflasyonu tetikleyecek.
Artan enerji fiyatları ve Çin gibi hızla gelişen ülkelerde yaşanan tüketim patlaması, dünyayı yeni bir enflasyonist dalganın içine soktu. Hububat fiyatlarında rekor artışlar ve petrol fiyatlarının 120 doları geçmesi, tüketicilerin alım güçlerinin üzerinde büyük baskı oluşturmaya başladı.
İlk darbe fakirlere
Dünya tükettiği kadarını üretmekte zorlanıyor. Enflasyon işte bu nedenle tüm dünyada rekorlar kırmaya başladı. Ancak ilk darbeyi, ailelerin bütçelerinden aslan payını gıda ve ulaşıma ayırdığı gelişmekte olan ülkeler yedi. Gıda fiyatlarındaki artış karşısında Afrika ülkelerinde vahşi, hatta zaman zaman ölümcül gösteriler yapılırken, Dünya Bankası 33 ülkede gelişmelerin politik ve sosyal krize neden olabileceği uyarısında bulundu.
Şimdi Dünya Bankası gıdada yaşanan krizin önüne geçebilmek için acilen 500 milyon dolarlık bir fon oluşturulması için çalışıyor. Ancak kendileri de enflasyon tehditi altındaki gelişmiş ülkelerin manevra yapmak için çok fazla alanı da yok. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet de bunu onaylıyor: “Bugün euro bölgesinde 15 ülkede yaşayan gelir düzeyi düşük kesim için fiyat istikrarı çok kritik bir önem arz ediyor.”
Avrupa Merkez Bankası bir süredir faiz oranlarını düşürerek sıkı bir para politikası izliyor. Ancak bölgede büyümedeki yavaşlamaya karşı harekete geçilmesinin de şart olduğu vurgulanıyor.
Sonuçta enflasyon beklentisi bile bireylerin tüketiminden yatırımlara kadar ekonominin pek çok alanını baskı altına alıyor. Tecrübeler de gösteriyor ki enflasyon bir kez yükselişe geçti mi tüketiciler ve yatırımcılar, geleceğe dair öngördükleri fiyat artışlarına şimdiden tepki veriyor. Bu durum enflasyonu ateşliyor. Gelişmekte olan ülkelerde enflasyon için bu psikolojik sınırın yüzde 2.0 olduğu belirtiliyor. Avrupa Merkez Bankası’nın euro bölgesi için en üst enflasyon limiti olarak bu rakamı belirlemesinin ardında bu istatistik yatıyor.
Enflasyon spirali
Ekonomistlerin en derin korkusu da işte bu noktada yaşanıyor: Enflasyon spirali ya hızla gelişen ülkelerde başlayarak tüm dünyaya yayılırsa... Çin’de enflasyon Şubat ayında yüzde 8.7’e çıktı. Hükümetin 2008 hedefi ise yüzde 4.8’di. Eğer Çin’in enflasyonu düşürme çabası başarılı olmazsa, maaşlar artacak, zamlar tüm dünyaya ihraç edilen tüketim ürünlerinin zamlanmasını beraberinde getirecek. Bu, enflasyonun gelişmekte olan ülkelerden dünyaya yayılmasına neden olacak.
09.05.2008
Garanti Bankası’na 600 milyon euroluk yılın en yüksek kredisi
Garantİ Bankası 600 milyon euro ile yılın en yüksek sendikasyon kredisine imza attı
İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen törende, uluslararası piyasalardan sağlanan kredinin 1 yıl vadeli olduğu ve faiz ile komisyonlar dahil, ’euribor artı yüzde 0,675’ faizle sağlandığı açıklandı.
2008’in en yüksek tutarlı borçlanması sayılan kredi anlaşmasına 15 farklı ülkeden 31 banka katıldı. İmza töreninde konuşan Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, küresel finansal krizin geçen yazdan itibaren etkilerini göstermeye başladığını hatırlatırken, krizin dünyadaki genel görünümü değiştirdiğine işaret etti.
Özen, yapılan kredi işleminin 31 önemli bankanın Türkiye’nin potansiyeline güveni ve Garanti Bankası ile ilişkilerine olan sadakati ortaya koyduğunu söyledi.
Özen: Bu büyük bir başarı
Garanti Bankası Genel Müdürü Özen, alınan kredinin faizine ilişkin olarak ise şunları kaydetti: “Uluslararası piyasalarda kredi ve likiditeye bağlı sorunların en üst seviyede hissedildiği, çok büyük bir bankacılık krizinin yaşandığı ve dünyanın önde gelen bankalarının maliyetlerinin tarihi zirvelere çıktığı bir dönemde, kredimizi, tutarını azaltmadan, sadece yüzde 0.2 gibi küçük bir maliyet artışı ve 30’dan fazla bankanın katılımıyla yeniledik. Bu büyük bir başarı.”
10.05.2008
1 YTL’nin altındaki çay fiyatına, ÇAYKUR’da 20 siyah çelenkli protesto
Bu yılın yaş çay alım fiyatının 85 YKr olarak açıklanması üreticiyi kızdırdı.
Fiyatın 1.10-1.25 YTL olmasını talep eden üreticiler, hayal kırıklığına uğradıklarını açıkladı
TARIM ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, 2008 yılı yaş çay alım fiyatını 85 YKr olarak açıkladı. Bu fiyatın 11.3 YKr’sini destekleme primi oluştururken, yaş çay fiyatında geçen yıla oranla yüzde 16.4’lük artış yapıldı.
Sezonun erken başlaması nedeniyle yaş çaya verilecek fiyatı da, geçmiş yıllara göre daha erken açıkladıklarını ifade eden Eker, “Hükümete geldiğimizde çayın fiyatı bugünkü parayla 32 YKr idi. 2003’te çiftçilerin desteklenmesi çerçevesinde birçok üründe olduğu gibi çayda da prim uygulaması başlattık ve fiyatı yüzde 40.6 artırdık. Çay fiyatlarında 2004’te yüzde 16.6 , 2005’te yüzde 11.4 , 2006’da 11.1 artış sağlandı. Geçen yıl da 64 YKr taban fiyat, 9 YKr prim olmak üzere 73 YKr fiyat açıklamıştık. 2007’deki artış, bir önceki yıla göre yüzde 12.3’lük bir atışa tekabül ediyordu. Bu yıl da, gelişmeleri dikkate alıp, yaptığımız maliyet hesabı ve üzerine üretici refahını da koyarak çayı toplam 85 YKr’ye alacağız” açıklaması yaptı.
25 YKr altında
Hükümetin verdiği fiyatı tatminkar bulmayan Rize Çay Üreticileri Dayanışma Derneği üyeleri ise Çaykur Genel Müdürlüğü önünde toplanarak bina önüne 20 siyah çelenk bıraktı. Fiyatı protesto eden üreticiler ayrıca getirdikleri yaş çayları da genel müdürlük binasının önüne döktü.
Rize Çay Üreticileri Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Muavin, “1.25 YTL taban fiyat istiyorduk. Ancak beklediğimizin çok çok altında bir fiyat verildi. Yazıklar olsun. Biz 1 YTL’nin altında olması halinde Çaykur’un önüne bin tane siyah çelenk bırakacağımızı söylemiştik. Ancak polisin engellemesiyle karşılaşınca 20 çelenk bırakabildik” diye konuştu.
Fiyatın beklentilerin çok altında gerçekleştiğini belirten Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç ise, “Yaptığımız maliyet hesaplarında yaş çayın 1.10 YTL olmasını talep etmiştik. Ancak verilen fiyat bizim verdiğimiz fiyatın 25 YKr altında. Bu fiyat karşısında memnun değiliz. Bizi büyük hayal kırıklığına uğrattı. Başbakanımız bölgede. Kendisiyle görüşüp en azından destekleme priminde bir iyileştirme yapmasını isteyeceğiz” dedi.
10.05.2008
Amerika panikte: Aracım için ya benzin bulamazsam
Uluslararası piyasalarda ABD ham petrolünün varil fiyatı 126 doları geçerek yeni bir rekor kırdı
Uluslararası piyasalarda ABD ham petrolünün varil fiyatı 126 doları da geçti. ABD ham petrolünün varil fiyatı Haziran ayı teslimi 2.51 dolar artarak, 126.20 dolara yükseldi. Londra Brent tipi ham petrolün varil fiyatı ise 125.90 doları gördü.
Ekonomistler petrol fiyatlarında yaşanan yükselişin kısa sürede son bulmayacağı görüşünde birleşirken ilk kez yapılan “kriz” yorumları petrol fiyatlarının yeni bir tarihi rekor kırarak 126.2 dolardan işlem görmesinde büyük rol oynadı. Uzmanlara göre, petrol fiyatlarının rekor kırmasında fiyatlar 20 dolar seviyesinde iken üretim yatırımı yapılmaması ve bugün gelinen noktada dünya petrolünün 4’te birini tüketen ABD’de otomobil kullanımının en yoğun olduğu yaz aylarında istasyonlarda yeterli dizel ile benzinin bulunamayacağı endişesi etkili olmaya başladı.
OPEC: Üretim artmaz
Uzmanlara göre, OPEC’in üretim artırmaması durumunda ABD petrol krizi ile karşı karşıya kalabilecek. İstasyonlarda petrol bulmak zorlaşacak.
Piyasa uzmanları, fonların ham petrol piyasasına aktığını, etkisini yitiren jeopolitik korkular ile yüksek kalorifer yakıtı fiyatlarının piyasaya destek verdiğini ve artışların kısa sürede bitmesinin beklenmediği konusunda birleşti. Tüm bu gelişmelere karşın “daha fazla petrol üretimi yapılması” çağrılarını aylardır reddeden OPEC ise fikrinin değişmediğini açıkladı. OPEC’den bir yetkili, dünya petrol piyasalarında arzın yeterli olduğunu, doların değer kaybetmesiyle OPEC ülkelerindeki gelirin artış göstermediğini belirterek petrolde artış olmayacağının sinyallerini verdi. OPEC yetkilisi ayrıca yükselişin petrolün yatırım aracı olarak kullanılmasından kaynaklandığını da sözlerine ekledi.
Nijerya kilit rol oynuyor
Afrika’nın en büyük petrol ihracatçısı Nijerya’da petrol işçilerinin grevi ve bölgedeki istikrarsız üretimin ne kadar devam edeceğinin bilinmemesi de kilit rol oynuyor. Grev ve ardından yaşanan terör eylemleri nedeniyle bölgenin en büyük üretimini gerçekleştiren Shell üretimine tarih belirtmeksizin ara vermişti.
10.05.2008
Tehlike çanları çalıyor.Cari açıkta rekor artış
Türkİye’nİn cari açığı büyümeye devam ediyor. Cari açık Mart’ta geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 37 artarak 3 milyar 35 milyon dolardan 4 milyar 157 milyon dolara yükseldi. Merkez Bankası verilerine göre, ödemeler dengesindeki dış ticaret açığı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 31.8 oranında artarak 4 milyar 63 milyon dolara yükseldi. Hizmetler kalemindeki fazlanın yüzde 39.2 oranında artması sonucu 757 milyon dolar net gelir kaydettiği, gelir dengesi kalemindeki net giderlerin yüzde 61.3 oranında artarak 1 milyar 31 milyon dolara ve cari transferlerden kaynaklanan girişlerin yüzde 26.8 oranında artışla 180 milyon dolara yükseldiği gözlemlendi. Bu gelişmeler sonucunda Ocak-Mart döneminde cari açık, geçen yıla göre yüzde 30.3 arttı ve 9 milyar 240 milyon dolardan 12 milyar 40 milyon dolara yükseldi. Yıllık cari açık ise ilk kez 40 milyar doları aşarak Mart sonu itibarıyla 40 milyar 375 milyon dolar oldu.
Aylar Cari açık Milyar YTL)
Ocak -4.072
Şubat -3.811
Mart -4.157
3 aylık -12.040
12.05.2008
Piyasadaki sıkışıklığın nedeni dünyadaki gelişmeler değil Merkez
Bankası
Sanayi Bakanı Çağlayan, memleketi Muş’ta Merkez Bankası’nın politikalarını eleştirdi
Bölgesel, sektörel ve proje bazlı teşvikleri öngören yeni şok teşvik sistemini yıl sonuna kadar çıkaracaklarını söyleyen Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, sanayi envanteri çıkarma çalışmaları çerçevesinde geldiği memleketi Muş’ta Merkez Bankası’nın (MB) politikalarını eleştirdi. Piyasadaki likidite sıkışıklığının tek sebebinin Merkez Bankası’nın fiyat istikrarını sağlamak için yarattığı baskı olduğunu söyledi. Çağlayan, şunları kaydetti: “Piyasada yaşanan likidite sıkışıklığının nedeni Merkez Bankası politikaları mı, dünya piyasaları mı? Şimdi parayı yöneten kuruluş MB olduğuna göre cevap koca bir evet. MB piyasadan YTL çekerek, likidite darlığı yaratıyor. Fiyat istikrarı sağlamaya yönelik bir politika anlayışı var. Nitekim faizleri belirleyen MB’nin Para Kurulu Politikası değil mi? Yani burada bir arıza var. MB’nin uygulamalarına, piyasada yarattığı likidite darlığına rağmen enflasyon konusunda maalesef istenilen seviyeye gelinemedi. Konulan hedefle ortaya çıkan enflasyon rakamları birbirinden çok uzak.”
İstifa sorunu benim değil
Piyasalarda gerek esnaf kesiminde, gerekse KOBİ’lerde en büyük problem ciddi bir likidite sıkışlığı yaşandığını tekrarlayan Çağlayan, şöyle devam etti: “MB piyasadan Türk Lirası emerek fiyat istikrarı sağlayacağını zannetti. Maalesef onda da başarılı olamadı. Türkiye’yi koymuş olduğu hedefin iki katın üzerinde bir enflasyon ile karşı karşıya bıraktı. Ben bunu söylerken siz şimdi diyeceksiniz ki ’Topu Merkez Bankası’na atıyor. Ama hakikaten top MB’de. Fiyat istikrarını sağlamak onun görevi.”
Çağlayan, bunun Merkez Bankası Başkanı’nın başarısız olduğu ve istifa etmesi anlamına gelip gelmeyeceğine ilişkin bir soruya ise, “İstifa işi beni ilgilendirmiyor. O başkanın vereceği bir karar” cevabını verdi. Son günlerde Merkez Bankası’nın faiz yükselteceğine ilişkin sinyaller olduğunu kaydeden Çağlayan, “Merkez Bankası’nın faiz indireceği günler geride kaldı” dedi.
12.05.2008
İnşaatçının nefesi kesildi
Son yıllarda yaşanan büyümenin lokomotifi olan inşaat sektörü hız kesince pek çok projede işler durdu.
ABD’de başlayan mortgage krizinin Türkiye’ye yansıması olarak değerlendirilen sektördeki durgunluk müteahhitleri zor duruma soktu. Büyük heyecanla başlanan milyar dolarlık projeler kaynak bulmakta sıkıntı çekerken, bazı firmalar da borçlarını ödemekte zorluğa girdi. Piyasada böyle bir sıkıntı yaşandığını göre yılların duayen inşaatçısı İbrahim Cevahir, yarım kalan projelere teklif götürmeye başladı.
Cevahir Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Cevahir gazetelere verdiği ilanlarla zorda kalan müteahhitlerin yarım kalmış projelerini almaya hazır olduğunu belirtti. Dün gazetede yayınlanan ilanda “İstanbul-İzmir ve Ankara’da bulunan en az 200 daire ve 10 bin metrekare ve üzeri olan yarım kalmış inşaatlarınızı satın alabiliriz” ifadesi dikkati çekti. İlanda isim yazmıyordu. Ancak araştırdığımızda sözkonusu ilanı verenin yılların kurt işadamı İbrahim Cevahir olduğu anlaşıldı.
İlanı verenin kendisi olduğunu doğrulayan Cevahir Holding’in patronu İbrahim Cevahir, “Kimse şu anda içinde bulunduğumuz durgunluğu hesaplamadı. Büyük heyecanla, milyar dolarlık temeller atıldı. Şimdi birçok proje yarım kalmış, ilerlemiyor” dedi. Müteahhitlerin projelerini cesaretle başladığını anlatan Cevahir, “Kriz inşaatı olumsuz etkiledi. Müteahhitler bankalara olan borçlarını ödeyemiyor. İnşaatlara başlanırken daireleri bitmeden satabileceklerini planladılar. Satamadılar. Şimdi birçoğu batma endişesi içinde. Ben küçük kârlarla büyük ve ciddi projelere talibim. Bunları alarak kaldıkları yerden devam etmek istiyorum. Zira yüzlerce hatta binlerce proje yarım kalmış durumda” diye konuştu.
Cevahir’i yaparken demirin tonu 235 dolardı, şimdi 1.700 dolar
İBRAHİM Cevahir, konut satışlarındaki durgunluğun yanısıra inşaat malzemesi fiyatlarındaki artışın da müteahhitleri çok zorladığına dikkat çekti. Cevahir “Ben alışveriş merkezini yaparken demiri 235 dolardan almıştım. Şu anda 1.600-1.700 dolarlara çıkmış durumda.” diye konuştu “Bende para var” diyen Cevahir, Şişli’deki Cevahir Alışveriş Merkezi’nde yüzde 50’lik payını Kuveyt Yatırım Ajansı’na 2 yıl önce 400 milyon dolara satmıştı.
ÜFE’ye değil mal grubundaki artışa bakılsın
KAMUDAN iş alan müteahhitler, demir fiyatlarındaki artış nedeniyle “mağdur duruma düştüklerini” belirterek, oluşan fiyat farkının yüklenicilere “doğru yansıtılabilmesi” için ilgili kararnamede değişiklik yapılmasını istiyor. Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) Genel Başkanı Şükrü Koçoğlu, demirin Aralık ayında ton fiyatının KDV hariç 779 YTL olduğunu, 4 ay içinde yüzde 90 artarak, 1.478 YTL’ye ulaştığını belirterek “Aynı dönemde ÜFE ise yüzde 12. İdarelerin ÜFE’ye değil, malzeme gruplarındaki artışa göre fiyat farkı ödemesi zorunlu olması gerekir” dedi.
12.05.2008
Türkiye ‘milyonerler ligi’nde 6 basamak birden atlayacak
Barclays Bank’ın yaptığı global milyoner araştırmasın sonuçları belli oldu
Barclays’in global milyonerler araştırmasına göre, 1 milyondan fazla dolar milyoneri olan ülke sayısı 10 yılda 7’den 12’ye çıkacak. Türkiye’deki milyoner sayısı da artacak ve en çok milyoneri olan ülkeler listesinde 6 basamak atlayıp 26’ncılığa yükselecek
Araştırmaya göre 1 milyondan fazla milyoneri olan ülke sayısı 10 yıl içinde 7’den 12’ye çıkacak. Dünya ekonomisi 154 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşırken Barclays’e göre, Türkiye en çok milyoneri olan ülkeler arsında 10 yıl içinde 6 sıra birden atlayacak. 6 ülkeyi geride bırakması beklenen Türkiye, 2017’de 32’nci sıradan 26’ncı sıraya yükselecek. Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer ayrıntı ise gelişmekte olan ülkerlerdeki milyoner sayısında yaşanan yükseliş.
Milyoner sayısı katlanıyor
Barclays’e göre, en çok milyoneri olan ülkeler listesi 10 yıl içinde şöyle şekillenecek:
n Çin 7’inci sıradan 3’üncü sıraya yükselirken, Hindistan 14’ten 8’inci sıraya yükselecek. Rusya 19’dan 11’e Brezilya ise 45’den 12’ye tırmanacak.
*Araştırmaya göre 2007’de dünyadaki milyoner sayısı 34.5 milyon adet olurken 10 yıl içinde bu rakamın 61 milyona ulaşması bekleniyor. 5 milyon dolardan fazla servete sahip olanların sayısı ise 2 milyondan 5.2 milyona çıkacak.
* ABD listenin en üst sırasında yer almaya devam ederken Avustralya ve Güney Kore’nin sırasıyla 10’uncu sıradan 16’ncı sıraya 12’nci sıradan 15’inci sıraya yükselmesi bekleniyor.
* Nüfüsa göre en çok milyoneri olan ülkeler ise şöyle Singapur, Hong Kong, İsviçre, İngiltere ve Danimarka.
* Barclays’in raporuna göre Birleşik Arap Emirlikleri’ne yabancı direk yatırım 3 yıl içinde ülkenin milli gelirinin 3’te birine yani 100 milyar dolara ulaşacak. GCC adı verilen Körfez ülkelerinin 400 milyar dolar olan petrol gelirlerinin de 1 yıl içinde 450 milyar doları bulucak.
En çok milyoner
ABD’de yaşıyor
1 ABD
2 Japonya
3 Çin
4 İngiltere
5 Almanya
6 Fransa
7 İtalya
8 Hindistan
9 Kanada
10 İspanya
Çinli milyonerler
19 kat artacak
Malezya’nın listede 35’inci sıradan 28’inci sıraya çıkması beklenirken en büyük değişim yaşaması beklenen ülke ise Çin olarak vurgulandı. Geçen yıl Çin’de 22 bin adet milyoner yer alırken rakamın 10 yıl içinde 19 katına çıkarak 409 bine ulaşması bekleniyor.
12.05.2008
Kiracıya müjde!
'Oğlum geldi evimden çık' dönemi sona eriyor. Zamlar sınırlı olacak...
Meclis Adalet Komisyonu tarafından oluşturulan alt komisyon, kiracı-ev sahibi ilişkilerini yeniden belirleyen düzenlemeleri kabul etti. Bu yasama yılı sonuna kadar çıkartılması planlanan tasarının benimsenen maddeleri şu yenilikleri getiriyor:
ÇATI AKARSA İNDİRİM
* Kira artışları bir önceki yılki üretici fiyat endeksi (ÜFE) artışını geçemeyecek. Sözleşmeye ÜFE'den yüksek bir oran yazılamayacak.
* Dövizle kiralanan evlerde, ev sahipleri 5 yıl geçmeden zam isteyemeyecek.
* Eğer evin çatısı akar, su veya elektrik tesisatı bozulursa, kiracı ev sahibinden onarım yapılmasını veya kirada indirim yapılmasını isteyebilecek.
* Ev sahipleri, 'oğlum gelecek' diyerek kiracıyı evden çıkaramayacak. Böyle bahanelerle boşaltılan daireler, haklı sebep olmaksızın 3 yıl süreyle eski kiracıdan başkasına kiralanamayacak.
* Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa kiralar peşin değil ayın sonunda ödenecek.
13.05.2008
ABD’ye ihracatta kötü sinyal
Bu yılın ilk çeyreğinde 4.3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren hazır giyim ve konfeksiyon sektörü, bunun 3.5 milyar dolarını AB ülkelerine yaparken ABD’ye ihracat yüzde 25.5 düştü
Türk hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün ABD pazarındaki kan kaybı sürüyor. Bu yılın ilk çeyreğinde 4.3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren sektör, bunun 3.5 milyar dolarının AB ülkelerine yaparken ABD’ye ihracat yüzde 25.5 azaldı. AB’ye ihracatta yüzde 17.6 büyüme kaydedildi.
Genel ihracatta yüzde 6-7’lik pazar payına sahip ABD’deki bu düşüşte, Uzakdoğu ülkelerinin yoğun rekabetinin yanı sıra, tedarikin serbest ticaret anlaşması yapılan ülkeler ile nitelikli sanayi bölgelerine kayması etkili oldu.
Almanya liderliği korudu
İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) tarafından hazırlanan “Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektörü 2008 Ocak-Mart İhracat Performans Değerlendirmesi” raporuna göre, sektör ihracatı 2007 yılının ilk üç aylık dönemine göre yüzde 16.7 arttı. Almanya, Türk hazır giyim ve konfeksiyon mamulleri ihracatında yüzde 24.8’lük pazar payı ile en fazla ihracat yapılan ülke konumunu korudu. İHKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, AB’nin Çin’e karşı uyguladığı kotaları bu yıl kaldırmasına rağmen Avrupa’da büyüme sağlandığını vurguladı. Önümüzdeki dönemde uluslararası gelişmeler çerçevesinde ABD ekonomisinin uzun süreli bir resesyona girmesi ve piyasalardaki kredi krizinin derinleşmesi ihtimalini en önemli riskler olarak değerlendiren Orakçıoğlu, bu durumun kırılgan durumdaki Türkiye ekonomisini tehdit ettiğine dikkat çekti.
Çin’e kotayı kaldıran AB’ye ihracat arttı (Bin $)
Ülke Grubu Ocak-Mart Ocak-Mart Değişim
2007 2008 (%)
Avrupa Birliği 2.949.669 3.469.933 17.6
Diğer Avrupa ülkeleri 32.585 33.882 3.2
Diğer OECD ülkeleri
(ABD, Kanada, İsviçre vb.) 280.585 250.104 -10.9
Eski SSCB ülkeleri 106.205 158.156 48.9
Ortadoğu ülkeleri 73.178 93.134 27.3
Afrika ülkeleri 48.556 67.250 38.5
Diğer Asya ülkeleri
(Çin, Hindistan vb.) 11.814 15.236 29.0
13.04.2008
Krizde işini değiştirdi, Putin’e sandalye sattı
Sandalyeci A.Ş., kurulduğu İzmir’den Rusya Devlet Başkanı Putin’in konutuna kadar uzandı
2001 krizinden darbe yiyen ve endüstriyel mutfak işini bırakmak zorunda kalan Kerim Başterzi’nin kardeşleri ve kuzeniyle kurduğu Sandalyeci A.Ş., kurulduğu İzmir’den Rusya Devlet Başkanı Putin’in konutuna kadar uzandı. 12 milyon dolar ciroya ulaşan Başterzi’nin ürünlerini Lufthansa’dan Beyti’ye birçok marka kullanıyor.
TÜRKİYE’Yİ sarsan 2001 krizinden darbe yiyen ve endüstriyel mut fak işini bırakmak zorunda kalan Kerim Başterzi’nin kardeşleri ve kuzeniyle kurduğu Sandalyeci A.Ş., kurulduğu İzmir’den Rusya Devlet Başkanı Putin’in konutuna kadar uzanan bir başarı öyküsüne dönüştü.
Endüstriyel mutfak tesislerinde boş alanı doldurmak için sandalye satmaya başlayan, daha sonra Sandalyeci A.Ş. adını alarak üretime başlayan Başterzi, Türkiye dışında İzlanda, Suudi Arabistan, İsrail, Ukrayna’nın aralarında olduğu 16 ülkeye ürünlerini gönderiyor.
Türkiye’de Çeşme Sheraton’dan Veliefendi Hipodromu’na, Mövenpick Hotel’den Beyti’ye birçok mekan Sandalyeci’nin ürünlerini kullanıyor. Alman havayolu Lufthansa’nın tüm restoranlarında kendi ürünlerinin kullanıldığını anlatan Kerim Başterzi, “2001 krizine çok kötü yakalandık. Çoğu alacağımız battı. 10 milyon dolar gibi bir zararımız oldu. Hiç ummadığım bir alana girdim ama kaliteli iş yapınca karşılığını görüyorsunuz. Bugün dünyanın dört bir yanına ürünlerimiz gidiyor. Rusya Devlet Başkanı Putin’e bile giden sandalyemiz var” diye konuştu. 2007’de 6-7 milyon dolar olarak hedefledikleri cirolarının 12 milyon dolar olduğunu kaydeden Başterzi, “Bu yıl 500 bin adet sandalye satacağımızı düşünüyoruz. Ciromuz da 15 milyon doları aşar” dedi.
İzlanda, Gürcistan ve Ukrayna’da güçlü olduklarına değinen Başterzi, Ukrayna’da yerel bir ortakla 5 bin metrekarelik showroom açacaklarını anlattı. İstanbul’un en çok satış yaptıkları yer olduğunu belirten Başterzi, şöyle konuştu: “Üretimimiz yarısı İstanbul’da satılıyor. Yakında Florya’da showroom açacağız.”
Satışların yarısı İstanbul’da
* İzmir’de 7 bin metrekare kapalı alanda üretim yapan Sandalyeci A.Ş.’nin yıllık üretimi 200 bin adedi aşıyor.
* Şirketin ürün portföyünde 520 adet farklı ürün var.
* 2007’yi 12 milyon dolar ciroyla kapatan Sandalyeci A.Ş., 2008’de 15 milyon doların üzerinde bir rakama ulaşmayı hedefliyor.
* Almanya, Rusya, Gürcistan, Ukrayna, İzlanda, Suudi Arabistan, İsrail ve Yunanistan’a yapılan ihracat cironun yüzde 20’sini oluşturuyor.
* Türkiye’deki satışların yarısı İstanbul’da gerçekleşiyor.
13.04.2008
Motorin'e zam
Motorin-benzin farkı % 11.5’e düştü, dizel sahipleri isyanda
Çevreye daha az zarar veren ve ekonomik olması nedeniyle giderek daha çok tercih edilen dizel araç kullanım oranı yüzde 52’ye yükselince, yeni bir vergi kapısı bulundu. Önceki gün motorine gelen yüzde 5’lik zamla, motorin ile benzin arasındaki fiyat farkı yüzde 11.5’e geriledi. Bu oran yılbaşında yüzde 23.4’tü. Motorinin daha uygun fiyatlı olması nedeniyle dizel araç alanlar ise zamlara tepkili. Dizel sahipleri, “Biz, motorin benzinden ucuz diye dizel araç tercih ettik. Şimdi zam üzerine zam geliyor. Hibrid araç alsak elektriğe zam yapacaklar” diyerek zamma tepki gösterdi.
Önceki gün yapılan zamla motorine bir günde 13-14 YKr zam gelirken, fiyatlar 3 YTL’ye dayandı. Motorine yapılan yüksek oranlı zamla, benzin ve motorin arasındaki fiyat farkı iyice daraldı.
Dizel satışı yüzde 42 arttı
2008 yılı Ocak-Mart döneminde dizel binek araç satısları geçen yıla oranla yüzde 42’lik artış gösterdi. Geçen yılın aynı ayına oranla Mart’ta toplam binek araç satışları içindeki dizel payı yüzde 50’den yüzde 52’ye yükseldi. 2008 yılı Mart sonunda 73 bin 931 adet olan toplam binek araç satışının 38 bin 552 adedini dizel araçlar oluşturdu. Bu paralelde motorin satışları hızla arttı. Ancak yılbaşından beri motorine toplam yüzde 16.7’lik zam yapıldı. Bu durum, “Maliye yeni bir gelir kapısı buldu” diye yorumlanıyor.
13.04.2008
Batan şirketlerin uçakları geliyor
ABD'de 4 havayolu şirketi batınca 150 uçak açığa çıktı. Türkiye hemen talip oldu
ABD'de yakıt fiyatları ve durgunluk son bir ayda 4 havayolu şirketini sistem dışına itince yaklaşık 150 uçak açığa çıktı. Bu yıl her şeye rağmen iyi bir dönem yaşayan Türk şirketler, bu uçakların talibi oldu..
Yüksek petrol fiyatları nedeniyle son bir ayda Amerika Birleşik Devletleri'nde dört havayolu şirketi iflas edince 150'ye yakın uçak açığa çıktı. Gelir ve giderleri dolar cinsinden olan ve petrol fiyatlarındaki artışın yanı sıra durgunluğun da etkisi ile ABD'li uçak şirketleri kepenk indirirken, Türkiye'de iç ve dış hat yolcu sayısındaki artış Türk şirketlere yeni uçak aldırıyor. Giderleri dolar, gelirleri Euro ve YTL olan Türk şirketler kur farkı nedeniye ABD'deki şirketler kadar etkilenmiyorlar. Geçtiğimiz haftalarda fiyatlarına yaklaşık 10'ar YTL petrol zammı yaparak kendilerini yine de korumaya alan Türk havayolu şirketleri bugünlerde ABD'de sistem dışı kalan uçakların talibi bile oldular.
HER ŞEY PETROLE BAĞLI
Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Genel Sekreteri ve aynı zamanda Saga Airlines'in Genel Müdürü olan Musa Alioğlu, ABD'de petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle 4-5 şirketin battığını belirterek, "150 tane uçak açığa çıktı. Bu da uçaklarda aylık 450 bin dolarlardan başlayan kira fiyatlarını 375 bin dolarlara kadar çekti. Örneğin biz Saga olarak bu şirketlerden biri olan Ata Airlines'ten iki tane Boing 737-800 model uçak alacağız. Yine Aloha adlı bir şirket daha yüksek petrol fiyatlarına dayanamadı. Bunlar yıllardır ABD'de hizmet veren şirketlerdi" dedi. ABD'de yaşanan gelişmelerin Türkiye pazarına yansımasının ne zaman olacağını kestirmenin mümkün olamayacağını anlatan Alioğlu, "Tabi petrol fiyatlarında yükseliş sürerse kimse Türkiye'ye bunun etkisi olmaz diyemez. Belki bu nedenle birleşmeler olabilir. Zaten THY'deki şirketler 10 YTL'lik bir akaryakıt artış zammını biletlerine yansıttılar. Yani 10 YTL'lik bir akaryakıt zammı geldi. Petroldeki artış sürerse bu zam da kurtarmayabilir" değerlendirmesinde bulundu.
TURKUAZ DA UÇAK ALIYOR
Saga'nın yanısıra ABD'deki bu şirketlerin uçağını alan bir diğer firma da yakın zamanda Türkiye içinde havalanmaya hazırlanan Turkuaz Havayolları. ABD'den iki uçak kiralayan firmanın ilk seferini 23 Haziran 2008'de Kayseri uçuşları ile başlatması bekleniyor.
14.04.2008
Helal sigorta geliyor
İslam dinine göre sigorta yaptırmanın caiz görülmediğine olan inanç şimdi de faizsiz sigortacılığı da gündeme getirdi
Dünyanın en büyük İslami sigorta şirketi Dubaili Salama, 2010 yılına kadar Türkiye’ye gelmeyi planlarken, Kuveytli bir grup ise fizibilite çalışmalarını sürdürüyor. HSBC Group son zamanlarda bazı yerli sigorta şirketlerini dolaşıp bu konuda nabız yoklarken, Alman Allianz Grubu da İslami sigortaya ilişkin araştırmalara başladı.
‘TAKAFUL’ OLARAK BİLİNİYOR
İslami sigortacılık sistemi Takaful olarak adlandırılıyor. Geçmişi peygamber döneminde oluşan uygulamalara dayanıyor. “Dayanışma” anlamına gelen Takaful, Arapça kökenli bir kelime olan kefaletten türemiş. Geleneksel sigortacılığa göre en önemli farkı ise sigorta şirketlerinin topladığı fonlar faiz dışı yatırım araçlarında değerlendiriliyor.
HAVUZ SİSTEMİYLE ÇALIŞIYOR
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği (TSRŞB) yetkililerinin verdiği bilgilere göre, faizsiz sigortacılık bir havuz sistemiyle çalışıyor. Sigortalılardan toplanan primler bir havuzda biriktiriliyor. Toplanan fonlar da İslami kurallara uygun olarak işletiliyor. Alkol üretimi olan şirketlere yatırım yapılmıyor. Oluşan hasarlar bu havuzdan ödeniyor. Dönem sonunda havuzdaki fonlardan elde edilen gelirler sigortalılara dağıtılıyor. Kâr payının dağıtımı ise genelde sigortalının bir yıl sonraki ödeyeceği primlerden düşürülüyor. Faizsiz sigortacılık yapan şirketlerin Türkiye’ye olan ilgisi ise yeni değil. 2 yıl önce Türkiye’ye gelen Tunus merkezli reasürans şirketi Best Re, Takaful uygulamaları ile ilgili sigorta sektörüne genel bilgiler vermişti. Dünyanın en büyük İslami sigorta şirketi Islamic Arab Insurance 2010’a kadar Türkiye’de şirket satın almayı planlıyor. Ayrıca son zamanlarda yerli ve yabancı bazı sigorta şirketleri de faizsiz sigortacılığa ilişkin girişimlerini hızlandırdı. 72 milyonluk nüfusu, yüzde 99.8’sinin Müslüman ve ortalama yaşın 28 olması nedeniyle Türkiye’nin faizsiz sigortacılıkta önemli bir potansiyele sahip olduğu belirtiliyor.
En gelişmişi Malezya’da
Faİzsİz sigortacılıkta en gelişmiş sistem Malezya’da. Malezya’nın yanı sıra Mısır, Cezayir, Ürdün, Tunus, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Senegal ve Singapur gibi ülkelerde uygulanıyor. Takaful piyasasının toplam büyüklüğünün ise 2 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Moody’s Yatırımcı Hizmetleri’nin araştırmasına göre, İslami sigortacılık sektörü artan talep nedeniyle 2015 yılına kadar 7.5 milyar dolara ulaşacak. Arap şirketlerinin yanı sıra İngiliz HSBC, Alman Allianz ve ABD merkezli AIG Sigorta da Körfez ülkelerindeki müşterilerine Takaful teminatları sunuyor.
Bir çeşit kooperatifçilik
Çeşitli ülkelerde farklı yorumlarla uygulanan bu sistemin 3 temel özelliği var: “1-Kâr amacı gütmeyen sigortalıların bir araya geldiği kooperatif sigortacılığı, 2-Sigorta şirketinin biriktirdiği fonlar faiz dışı yatırım araçlarında değerlendiriliyor. 3-Hasar ve sorumlulukların katılımcıların paylarına göre bölündüğü bir toplumsal sigorta havuzu modeli oluşturuluyor.”
14.04.2008
Kriz gelişmekte olan ülkelere sıçrıyor
Türkiye, Arjantin, Brezilya, gibi ülkelere yatırım yapan fonlar, bu ülkelerden 25 milyar dolar çıkardı
Global kredi kaygılarının yarattığı tedirginliğin riskten kaçınma hareketini sürdürmesiyle gelişmekte olan ülkelerden fon çıkışları hız kazandı. Global piyasalarda dalgalanmanın başladığı 2007 Mayıs ayının 17’sinden bu güne gelişmekte olan piyasalara yatırım yapan fonlardan 100 milyar dolarlık çıkış yaşandı. Ancak özellikle son 1 aylık döneme bakıldığında gelişmekte olan piyasalardan çıkış rekor seviyede hızlandı. Son 1 ayda Türkiye, Arjantin, Brezilya, Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkelere yatırım yapan fonlar, bu ülkelerden 25 milyar dolar çıkardı. Türkiye’den son 1 ayda çıkan sıcak para miktarının ise 5 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
FT: Riskler artıyor
Financial Times gazetesine göre “krizden etkilenmedi” denilen Türkiye ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerin 2008’in ikinci yarısıyla birlikte büyük sorunlar yaşayabileceği tahmin ediliyor. FT’ye göre 2007’de 265 milyarla en yüksek boyuta ulaşan gelişmekte olan ülkelere fon akışının, bu yıl içinde 150 milyar dolara kadar düşmesi bekleniyor.
15.04.2008
Dizel araçta 15 bin YTL fiyat farkı var
Dİzel ve benzinli otomobiller arasında önemli oranda fiyat farkı bulunuyor.
Örneğin BMW 3 Serisi’nin benzinli modeli 96 bin 330 YTL’ye, dizeli ise 111 bin 952 YTL’ye satılıyor. Bu da 15 bin 622 YTL’lik fark anlamına geliyor.
Dizel otonun pazar payı benzinliyi geçti
Yıllar pazar
payı (%)
2000 2.4
2001 2.8
2002 11.9
2003 19.4
2004 21.2
2005 38
2006 49
2007 53
2008* 52
* İlk 3 ay
15.04.2008
Dünya Bankası uyardı
Gıda fiyatları böyle yükselirse 100 milyon insan açlıktan ölür
Dünya Bankası Başkanı Zoellick, gıda fiyatlarının son 3 yılda ikiye katlanmasının yoksul ülkelerde geliri düşük 100 milyon insanı açlık tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığını söyledi. The Food and Agricultural Organization (FAO) araştırmasına göre ise bu yıl 36 ülkede toplam tam 1.1 milyar kişi gıda yardımına muhtaç olacak
Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, gıda fiyatlarındaki hızlı yükselişin yoksul ülkelerde 100 milyon insanı açlığa mahkum edebileceğini söyledi. Zoellick, hafta sonunda Washington’da Dünya Bankası-IMF bahar toplantıları sırasında yaptığı açıklamada, yoksul ülkelerdeki yardıma muhtaç insanlara gıda sağlamak için daha fazla yardım ve küçük çiftçilere destek çağrısında bulundu. Zoellick, “Taslak analizlere dayanarak, son üç yılda gıda fiyatlarının ikiye katlanmasının geliri düşük ülkelerde 100 milyon insanı açlığa itebileceğini tahmin ediyoruz” diye konuştu.
Hükümetlerden, BM Dünya Gıda Programı’na (WFP) 1 Mayıs’a kadar ihtiyacı olan 500 milyon dolarlık acil yardım taahhütlerini hızla yerine getirmesini isteyen Zoellick, “Hükümetlerin mümkün olan en kısa sürede verdiği sözlere uyması ve diğerlerinin yeni taahhütlerde bulunmaya başlaması önemli. WFP’nin bu çağrıyı yaptığından beri fiyatlar daha fazla yükseldi, bu yüzden hükümetlerin hızlı hareket etmesi zorunlu” dedi.
19 Mayıs 2008
Demir yüzde 113 yükseldi, kamu müteahhidine ’fiyat farkı’ yolda
Demir fiyatlarında son aylarda meydana gelen rekor düzeydeki artış, tüm ekonomi için de tehdit oluşturuyor.
Demirin tonu son yedi ayda yüzde 112.7 artarak bin 495 YTL’ye yükseldi. Uzmanlar, fiyat artışının ağustosa kadar devam edeceğini öngörüyor. İnşaat sektörünün yaşanan fiyat artışından daha fazla etkilenmemesi için ise hükümet, kamuya iş yapan müteahhitler için Fiyat Farkı Kararnamesi hazırlamaya başladı.
DÜNYA genelinde demir fiyatlarında son aylarda yaşanan rekor düzeydeki artışlar, Türkiye’de durgunluğa bağlı olarak zaten zorda olan inşaat sektöründe kriz potansiyelini büyütürken, tüm ekonomi için de tehdit oluşturdu. Türkiye’de demir fiyatları Ekim 2007-Mayıs 2008 döneminde yüzde 112.7 artarken, artışın Ağustos ayına kadar hız kesmeyeceği tahmin ediliyor. Zaten uzun süredir durgunluğa bağlı olarak sıkıntı yaşanan inşaat sektörünü rahatlatmak amacıyla hükümet, kamuya iş yapan müteahhitler için Fiyat Farkı Kararnamesi hazırlıyor. Demir fiyatlarının yükselmesi, Çin’in tüketiminin artması ve petrol fiyatlarının yükselmesi, Arap ülkelerinin yatırımlarına hız vermesi gibi nedenlere bağlanıyor. Demire özellikle son dört ayda dokuz kez zam yapıldığına işaret ediliyor. Fiyatlarda Ekim ayından bu yana kaydedilen artışın ise yüzde 113’e yaklaştığı dikkati çekiyor.
Düştü, sonra fırladı
Kardemir tarafından üretilen "uzun yuvarlak" ürün baz alındığında fiyatların geçen yıl Mayıs-Ekim arasında düştüğü, izleyen dönemde ise aşırı oranlarda arttığı belirlendi. Geçen yılın Mayıs ayında tonu 788.14 YTL olan demir fiyatı, beş ayda yüzde 10.8 düşerek Ekim ayında 703.39 YTL’ye geriledi. Ancak söz konusu fiyat Kasım’daki yüzde 8.43 zamla 762.71 YTL’ye, bu yıl Ocak’ta yüzde 12.8 artışla 860.17 YTL’ye, Şubat’ta yüzde 8.9 artışla 936.44 YTL’ye, Mart’ta yüzde 19.5 artışla bin 118.64 YTL’ye, Nisan’da yüzde 19.5 artışla bin 337.12 YTL’ye, Mayıs ayında da bugüne kadar yüzde 11.9 artışla bin 495.76 YTL’ye kadar çıktı. Buna göre söz konusu demirin ton fiyatında Ekim-Mayıs dönemindeki kümülatif artış yüzde 112.7’ye ulaştı. Bu ayın tümünde bin 500 YTL’yi aşması beklenen demir fiyatının, Ağustos ayına kadar olan dönemde artışını sürdürmesi güçlü olasılık olarak görülüyor.
Sektör alarm veriyor
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Ankara Şubesi Başkanı Nevzat Ersan, ANKA’ya yaptığı değerlendirmede, Ocak ayında tonu 860 YTL olan demir fiyatının Mayıs ayında bin 495 YTL’ye çıktığını belirterek, dört ayda demire yüzde 74 zam yapıldığını söyledi. Fiyat artışlarına bağlı olarak sektörün alarm vermeye başladığını kaydeden Ersan, sektörün milli gelirdeki payının yüzde 33 olduğunu söyledi. Ersan, kamuya iş yapan müteahhitlerin yaşanan gizli kriz nedeniyle iş yapamadığını dile getirirken, özel sektörde çalışan müteahhitlerin de artan malzeme fiyatları ve alım gücünün azalması nedeniyle zor durumda kaldıklarını, konut satamadıklarını belirtti.
İnşaat maliyeti yüzde 15 artar
TÜRKİYE Müteahhitler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Eren, demirin inşaat sektörünün vazgeçilmez üç malzemesinden biri olduğunu belirterek, demirdeki fiyat artışının maliyeti de yaklaşık yüzde 15 arttıracağını kaydetti. Sektörde duraklamanın yaşandığı bir dönemde ana girdi kalemi olan demirde yaşanan fiyat artışının sektörde ciddi krize dönüşebileceğini vurgulayan Eren, "Başbakanın talimatı ile kamuya iş yapan müteahhitler için Fiyat Farkı Kararnamesi hazırlanıyor. Bu biraz müteahhitleri rahatlatır" dedi. Özel sektörde çalışan müteahhitlerin yeni fiyatlar karşısında zor durumda kaldığını ifade eden Eren, fiyat artışının Ağustos ayına kadar devam etmesinin beklendiğine dikkat çekti.
Patlamış balonun parçalarını topluyoruz
ULUSLARARASI Emlak Uzmanları Genel Başkan Yardımcısı Salim Taşçı yaptığı açıklamada, emlak sektöründe kronikleşen durgunluğa işaret ederek, geçmiş dönemde yaşanan fiyat artışlarına bağlı olarak sektörde durgunluk yaşandığını söyledi. Taşçı, "Balon patladı, sektör bu balonun parçalarını topluyor. Talep yok. Sektör durgun. Talep olmayınca da fiyatlar artmıyor" diye konuştu.
Kararname yetmiyor yasa da değişmeli
BAYINDIRLIK ve İskan Bakanlığı ile Kamu İhale Kurumu demir fiyatlarındaki hızlı yükseliş sonrasında muteahhitlik sektöründe yaşanan sıkıntının çözümü için ortak çalışma yürütüyor. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkilisi, Kamu İhale Kurumu ile çözüm arayışı içinde olduklarını, sorunun çözümü için Fiyat Farkı Kararnamesinde yapılacak bir düzenlemenin yeterli olmayacağını, geçmişte imzaladıkları sözleşmeye göre bugün iş yapanların uygulamadan yararlanabilmesi için Kamu İhale Sözleşmeleri Yasasında da değişikliğe gitmek gerektiğini belirtti.
20 Mayıs 2008
Piyasadaki kesme şekerin dörtte üçü ’kaçak’ çıktı
Şeker kaçakçılarının, piyasaya daha rahat ürün sürebilmek ve kárını artırabilmek için kamış şekerini ’ kesme şeker’ olarak işlediği belirlendi.
Şeker Kurumu’na iletilen şeker örneklerinin yüzde 72’si "kamış şekeri-kaçak şeker" çıktı. Torbası 50 YTL olan ucuz şeker, 100-120 YTL’den satılıyor.
ŞEKER kaçakçılarının, faaliyetlerini kamufle edebilmek, yurtiçi piyasaya daha rahat ürün sürebilmek ve kárını artırabilmek için, şekeri "kesme şeker" olarak işlemeye yöneldiği belirlendi. "Kesme-küp şeker tesisi" olarak üretim izni alan firmalar, yurtiçindeki fabrikalardan, kaçak şeker işleme faaliyetlerini gizleyebilmek için düşük miktarlarda şeker alırken, İran, Irak ve Suriye’den getirdikleri yüksek miktardaki şekeri burada işleyerek, yurtiçi piyasaya sürüyor.
Analizde ortaya çıkıyor
Şeker Kurumu, kaçak şekeri belirlemek için, TÜBİTAK ile gerçekleştirdiği işbirliği sonucunda, geçen yıl kasım ayından itibaren kamış şekeri ile pancar şekerini ayıran analizler yaptırmaya başladı. Yapılan analiz sonucunda, bir şekerin şeker kamışından mı şeker pancarından mı üretildiği belli oluyor. Türkiye’de şeker pancar şekerinden üretilirken, kamış şekerinin varlığı, kaçak şeker girişini ortaya koyuyor. Türkiye’ye kaçak şekerin getirildiği İran, Irak, Suriye gibi ülkelerde de kamış şekeri üretilmiyor. Ancak bu ülkelere ithal edilen şekerin, kaçakçılar tarafından Türkiye’ye sokulduğu belirtiliyor.
Yüzde 72’si kamış
Doğu ve Güneydoğu’dan, emniyet kurumları ve savcılıklar tarafından Şeker Kurumu’na gönderilen çok sayıda şeker örneğinden yüzde 72’sinin, yapılan analiz sonucunda, Türkiye’de üretimi olmayan kamış şekeri olduğu belirlendi. Kurum, sonuçları hem ilgili güvenlik güçlerine hem de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bildirirken, böylece, şeker kaçakçılığı ile ilgili çok sayıda davanın açılmasını da sağladı.
Torbada 70 YTL kár
Toz şekerin kilosu piyasada 2 YTL’ye satılırken, kesme-küp şekerin satış fiyatı 2.5-3 YTL’ye çıkıyor. Yurtiçinde üretilen şekerin 50 kg’lık torbalardaki satış fiyatı 89-90 YTL iken, şeker kaçakçıları, 50 YTL’ye getirdikleri ucuz şekeri, küp şeker haline getirip 100-120 YTL’ye satarak kárlarını artırıyor. Şeker Kurumu Başkanı Azmi Aksu, kaçak şekerin Ankara’ya kadar girdiğini dile getirirken, Ankara’da Gimat’ta kesme şeker tesislerinde yapılan denetimlerde, birkaç firmanın kaçak şeker kullandığını belirlediklerini açıkladı. Aksu, kaçak şekerin boyutunu ölçmenin çok zor olduğunu belirtirken, kaçak şekerin azaltılmasının, yurtiçindeki fabrikaların rantabl çalışması, vergi gelirlerindeki kaybın önlenmesi açısından önemine dikkat çekti.
Ambalajlar taklit faturalar TasİŞ’ten
KAÇAK şeker ile mücadele sırasında, şeker kaçakçılarının yurtiçindeki şeker fabrikalarının ambalajlarını bile taklit ettiği ortaya çıktı. Yurtiçindeki şeker fabrikalarının ambalajına benzer ambalajları, çuvalları kullanan şeker kaçakçılarının, bu ambalajlar üzerine üretim seri numarası, fabrika damgası gibi işaretleri de koyuyor. Bazı şeker işleme firmaları, kaçak şekeri kamufle etmek için, TASİŞ (Tasfiye İşleri Genel Müdürlüğü) mağazalarından aldıkları faturaları kullanıyor. Kaçak şekeri alan firmalar, denetimlerde bu faturaları göstererek, "Gümrüklerden aldığım şekeri kullanıyorum" diye savunma yapıyor.
Sağlık açısından riski var
FİYATININ ucuzluğu nedeniyle kaçak yollardan sokulan kamış şekerinin önlenmesi, haksız rekabet, haksız kazanç, vergi geliri kaybı, yerli üretim ve istihdam kaybı, stok maliyeti artışı gibi olumsuzlukların ortadan kaldırılması yanında insan sağlığı açısından da önem taşıyor. Kaçak yollarla kontrolsüz şekilde ülkeye sokulan şekerde, genetik modifiye ham maddeden üretilebilmesi yanında, bulaşıcı hastalıkların yaygın olarak görüldüğü az gelişmiş ülkelerden getirilmesi halinde hastalık taşıma riski de bulunuyor.
20 Mayıs 2008
Televizyon sektörüne Euro 2008 dopingi
Uluslararası piyasalardaki durgunluk ve Türkiye'deki siyasi belirsizlik nedeniyle satışların durma noktasına geldiği televizyon sektörünü Euro 2008 Avrupa Şampiyonası canlandırdı.
2006'da 300 bin, 2007'de ise 550 bin adet olan plazma ve LCD TV satışının, Euro 2008 heyecanıyla iki katına çıkacağı öngörülüyor.
Vestel İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, Euro 2008 sayesinde ihracatta tüm zamanların en iyi nisan-mayıs dönemi satışlarını gerçekleştirdiklerini belirtirken Samsung Elektronik Tüketici Birimi Satış ve Pazarlama Müdürü Deniz Öztaş da "Milli Takım'ın Avrupa Kupası'na katılacak olmasından dolayı büyük ekrana olan talep artacak" dedi. Tekofaks Ürün Grup Müdürü Uluç Özler ise bir önceki yılın aynı dönemine göre satışların yüzde 35-40 civarında hareketlilik göstereceğini söyledi.
Referans Gazetesi'nin haberine göre, Türk Milli Takımı'nın tarihi başarı gösterdiği 2002 Dünya Kupası'nda da TV ve uydu satışları sektöre yaklaşık 75 milyon dolarlık bir katkı sağlamıştı. 7-29 Haziran tarihleri arasında İsviçre ve Avusturya'da ortaklaşa düzenlenecek Euro 2008'in ise sıkıntıdaki tüketici elektroniğinin can simidi olacağı ve sektöre 100 milyon dolarlık bir hareketlilik getireceği belirtiliyor.
Nisan ve mayıs ayı dış pazardaki satış grafiğine bakıldığnıda Vestel'in tüm zamanlarının en iyi nisan-mayıs dönemini geçirdiğini kaydeden Ömer Yüngül, "Dış pazarda satışımız mayıs ve nisan için hedeflediğimiz bütçe rakamlarının yüzde 50 üzerinde gerçekleşti.Özellikle Almanya, Fransa ve İngiltere satışları menuniyet verici. Satılan TV'lerin tamamı LCD" diyor. İç pazardaki satışların da iyi gittiğini vurgulayan Yüngül, "Euro 2008 kampanyamız hazırlandı. Ancak yabancı ülkeler maçlara hazırlıklarını nisan-mayıs ayında TV alımlarını yaparak tamamlarken iç pazarda talep son anda geliyor" diye konuşuyor.
Büyük ekrana ilgi büyük
Deniz Öztaş da Türkiye'nin şampiyonaya katılacak olmasından dolayı büyük ekrana olan talebin arttığını, buna çeşitli şirketlerin satış kampanyaları da eklenince satışlarda özellikle mart itibariyle artış olduğunu söyledi.
Euro 2008'in yanı sıra tüplü TV'lerden ince panel TV'lere geçişin hızlanması nedeniyle bu ay satışlarda artarak giden bir eğilim beklediklerini kaydeden Öztaş, maçlardan dolayı ocak-şubat'ta 50 bin, şubat-mart ile mart-nisanda 53 bin olan LCD TV satış adetlerinin mayıs-haziran döneminde 60 bin olarak gerçekleşeceği öngörüsünde olduklarını belirtti. Öztaş, bu dönemde fiyat kampanyasına ağırlık verdiklerini anlatarak "LCD ve plazmalarda 40 ve 42 inç segmentinde iddialıyız. 2799 YTL olan 42 inç plazmayı 1999 YTL'den, 2999 YTL'den satılan 40 inç LCD TV'yi ise 2399 YTL'den satmaya başladık. Kampanyamız büyük ilgi ile karşılandı" diyor.
Darty'den de özel kampanya
Euro 2008 heyecanının giderek tırmandığı bugünlerde Panasonic de yeni nesil Viera Plazma ve LCD TV'leri pazara sundu. 2008'in tamamında satılması beklenen adetlerin yüzde 40'ının nisan-haziran döneminde gerçekleşmesini beklediklerini kaydeden Tekofaks Ürün Grup Müdürü Uluç Özler, "Bu dönemde satışların bir öncekine oranla yüzde 30-35 oranında artacağını düşünüyoruz. Kupaya etki ettiğini düşündüğümüz nisan-haziran döneminde yaklaşık 16 bin adet büyük ekran TV satmayı hedefliyoruz" dedi.
İngiliz elektronik perakende zinciri Darty de Euro 2008'e odaklanan firmalar kervanına katıldı. Darty, Euro 2008 için başlattığı kampanya ile 100'den fazla LCD ve plazmalarda cazip fiyat seçenekleri sunmaya başladığını duyurdu. Ayrıca kampanya dahilinde Darty, LCD ve plazmalarda güven sözleşmesi çerçevesinde ücretsiz eve teslim, montaj ve kullanıcı eğitiminin de verildiği ifade edildi.
Philips ise Euro 2008'e "Design Collection" ile hazırlanıyor. Full HD LCD TV satışlarındaki yükselen eğilimin özellikle Euro 2008 öncesinde en üst seviyeye ulaşacağı tahmininden yola çıkan Philips, bu döneme yeni ürün yelpazesiyle girecek.
20 Mayıs 2008
Çinliler Türk zeytinyağı yiyecek
Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinin en büyük yağ tesislerine sahip olan Sayınlar Gıda, Uzak Doğu insanına Türk zeytinyağı yedirecek.
Gaziantep'in Nizip ilçesindeki faaliyet gösteren Sayınlar Gıda, ihracat yaptığı Orta Doğu, Afrika ve Kıbrıs'a yeni pazarlar ekleyecek. Dünyanın en büyük ekonomisi ve en fazla nüfusa sahip ülkelerinden Çin başta olmak üzere Uzak Doğu ülkelerine de ihracat yapacak.
Sayınlar Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Metin Erturhan, bitkisel yağların tüm çeşitlerinin rafinasyonu ve ambalajlamasını yapan şirketlerinin günlük 300 ton rafine üretim kapasitesi olduğunu, “Turna” markasının da 1983'te doğduğunu söyledi.
Üretimlerinin yüzde 40'ını ihraç ettiklerini, yüzde 60'ını iç piyasaya sattıklarını belirten Erturhan, Türkiye'nin sıvı yağ ihtiyacının yılda 1 milyon ton civarında ve günlük kişi başına tüketimin sadece 20 gram olduğuna dikkati çekti.
İç piyasada çok büyük rekabet olduğunu, devletin teşvik verdiğini, son 2 yılda Nizip ve çevresinde mevcut zeytin ağaçlarının yarısı kadar zeytin fidanı dikildiğini anlatan Metin Erturhan, “Önümüzdeki yıllarda zeytin ve zeytinyağı üretiminde patlama olacak. Rekabet, karlılığı da azaltıyor. Biz, maliyetleri düşürmek için sürekli yenileme yatırımı yapıyoruz” diye konuştu.
“TÜRKİYE, ÇİN PAZARINDA SÖZ SAHİBİ OLMALI”
En fazla ihracat yaptıkları ülkelerin başında Irak ve Libya geldiğini, Suriye, İran, İsrail, Filistin ve Kıbrıs ile Avrupa ve Afrika ülkelerine ihracat yaptıklarını belirten Erturhan, “Önümüzdeki sezonda Uzak Doğu'ya eğilme programımız var. Yatırım yönünden birtakım çalışmalarımız var, önce onları tamamlamamız lazım” dedi.
Metin Erturhan, şöyle devam etti:
“Sektörde zaten ihracat yapamayan sanayiciler çok fazla ayakta duramaz. Çünkü, tonaj bazında bir yapımız olduğu için üretimde devamlılık lazım. Muhakkak ihracatın bir tarafından tutmalıyız.
Bizim ürün portföyümüzde zeytinyağı, ayçiçek yağı, pamuk yağı, soya yağı, kanola yağı var. 2007 yılında 14 milyon 700 bin dolar civarında ihracat yaptık. Firma olarak ihracatta atak içindeyiz. Uzak Doğu'da çok büyük nüfus var. Çin'de tüketim harcamaları fazla, zeytinyağı ithalatı da artıyor. Türkiye, bu pazarda söz sahibi olmalı. Turna Yağ olarak Çin'in yanı sıra girmeyi hedeflediğimiz pazarların içinde Afganistan, Hindistan, Pakistan ve Afrika'da yeni ülkeler var.”
“YAĞ FİYATLARI ÇOK YÜKSELDİ”
Nizip ilçesinde yetişen zeytinin mineral ve vitamin yönünden çok zengin olduğunu, kendine has bir aroması olan Nizip zeytinyağının AB ülkelerinin tercih ettiği bir yağ olduğunu belirten Erturhan, “Avrupa ülkeleri bizden ithalat yapmak istiyoruz. Markalı ürünlerle bu pazara girmemiz için iyi bir tanıtım ve reklama ihtiyacımız var” diye konuştu.
Metin Erturhan, Türkiye'nin zeytinyağı ve sofralık zeytin üretiminde dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisi olduğunu vurgulayarak, “Potansiyelimiz son derece yüksek. Türkiye'nin 8 milyar dolarlık zeytinyağı ihracat potansiyeli var” dedi.
Dünya yağ piyasasında fiyatların geçen yıldan beri çok yükseldiğini, bu durumun tüketimi ve ihracatı etkilediğinden bahseden Erturhan, ayrıca bu yıl ayçiçek yağında bir kıtlık görüldüğünü kaydetti. Erturhan, “Ayçiçek yağı fiyatları günübirlik değişti. Fiyat artışının yüzde 20-25'i küresel ısınmadan kaynaklansa da yüzde 75-80'i dengeden kaynaklandı. Çünkü, fiyatlar çok düşük kalmıştı. Şimdi denge oluştu” dedi.
20 Mayıs 2008
İngiltere hazinesi İslami bono çıkarıyor
İNGİLTERE’nin, İslami bono çıkartan ilk batı ülkesi olmaya hazırlandığı bildirildi. İngiltere’de yayımlanan Financial Times gazetesinin haberinde, bu konuda uzun zamandır duyulan maliyet ve fiyatlandırma kaygılarının geride bırakıldığına dair güçlü işaretlere dikkat çekildi. İngiltere Hazine yetkililerinin, planla ilgili güçlü bir istek bulunduğunu söylediği vurgulanan haberde, uygulamanın, Londra’nın İslami finans dünyasının Batılı merkezlerinden biri olma özelliğini sağlamlaştıracağına dikkat çekildi. "Sukuk" adlı İslami finansman bonosu ihraç etme planının ilk kez 2007’de açıklandığına işaret edilen haberde, bu tarihten itibaren sıcak tartışmalara yol açan planla ilgili hazine yetkililerinin, dini kurallar gereği faiz vermediği için karmaşık yapısı nedeniyle "sukuk" ihraç etmenin diğer bonolara göre daha yüksek maliyet getirebileceği kaygılarını ortaya koydukları ifade edildi.
20 Mayıs 2008
Türkiye, EBRD’ye tam üye oluyor
TÜRKİYE’nin, "Avrupa Bankası" olarak Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’na (EBRD) tam üyelik başvurusu, Banka Genel Kurulunda bu hafta görüşülecek. Türkiye’nin resmi başvurusunun, bu hafta yapılacak EBRD Genel Kurulunda görüşülerek "prensip olarak" onaylanması bekleniyor. Nihai resmi onay sürecinin ise 2-3 ay sonra gerçekleşeceği belirtiliyor. Türkiye, tam üyeliğin onaylanmasının ardından, Banka’nın aktif üyeleri arasında yer alacak ve özel sektöre yeni bir finansman imkanı bulunmuş olacak. Orta Avrupa ülkelerinden aşamalı olarak çekilecek olan olan EBRD, bundan sonraki dönemde yatırımlarda önceliği Türkiye’ye vermeyi planlıyor. "Avrupa’nın Dünya Bankası" olarak da bilinen EBRD’nin, 2010 yılına kadar, 2004 yılında AB’ye tam üye olan 8 eski Doğu Bloku ülkesine mali destek vermeyi ve yatırımlarda bulunmayı keseceğini belirten yetkililer, kuruluşun bundan sonra Türkiye’ye ağırlık vereceğini vurguluyorlar.
20 Mayıs 2008
IMF SSK affını beğenmedi
Uluslararası Para Fonu, hükümetin sosyal güvenlik affı ile ilgili uygulamasını beğenmedi.
IMF Türkiye Masası Şefi Lorenzo Giorgianni, SSK prim affının son derece 'üzücü' olduğunu ve hükümetin kredibilitesini zayıflatacağını ileri sürdü.
Giorgianni, yaptığı açıklamada, hükümetin SSK affının orta vadeli mali çerçeve programına da aykırı olduğunu belirterek, ayrıca önümüzdeki dönemdeki gelirleri azaltacağını belirtti.
20 Mayıs 2008
Piyasada kritik tarihler
Piyasalarda son dönemde siyasetin etkisi artmasına karşın rotanın ana belirleyicisi halen global piyasalar. Özellikle dünya ekonomisinin motoru olan ABD'den yansıyan her türlü haber, veri ve açıklama piyasalar üzerinde birebir etkili oluyor.
Hal böyleyken Türkiye'deki piyasaların da gözü kulağı her an ABD'de. Kimi zaman ABD enflasyonun takip eden piyasalar, kimi zaman ABD'de açıklanan ev satışlarının kimi zaman da tüketici güveninin peşine takılıyor. Bir başka ifade ile veri bğımlılığı aynen devam ediyor.
Peki piyasalar mayıs ayı sonuna kadar en çok hangi verileri takip edecek? İşte sizin için hazırladığımız özel bir liste...
20 Mayıs: Bugün ABD'de açıklanacak en önemli veri üretici enflasyonu. Mart ayında yüzde 1.20 yükselen üretici enflasyonunun nisan ayında yüzde 0.4 yükselmesi bekleniyor. (Veriler saat 15:30'da açıklandı. ÜFE yüzde 0.2, çekirdek ÜFE yüzde 0.4 artış gösterdi.)
21 Mayıs: Yine en önemli veri enflasyon olacak. Bu kez de tüketici enflasyonu piyasaların yönünü belirlemesine yardımcı olacak. Mart ayında yüzde 0.4 yükselen enflasyonun yine yüzde 0.4 artması bekleniyor. Öte yandan aynı gün içerisinde ABD Merkez Bankası'nın (FED) 29-30 Nisan toplantısına ilişkin tutanaklar da kamuya açıklanacak. Bu tutanaklardan FED'in önümüzdeki dönem faiz stratejisine ilişkin ipuçları yakalanabilir.
22 Mayıs: ABD'de işsizlik başvuruları açıklanacak. Ekonominin ne kadar yolunda gittiğini göstermesi açısından önemli bir gösterge. Ayrıca ABD gayrimenkul fiyat endeksi de yine aynı gün açıklanacak. Bu veri ABD ev fiyatlarındaki değişimi gösterecek.
23 Mayıs: Günün en önemli açıklaması emlak piyasası ile ilgili. ABD'de ikinci el ev satışları verisi açıklanacak. Bu veri de ekonomide işlerin ne kadar yolunda olduğunu göstermesi açısından önemli.
26 Mayıs: Üç önemli veri açıklanacak. İlki tüketici güveni. Tüketicilerin ekonomideki gelişmeleri nasıl algıladıklarını göstermesi açısından önemli olarak değerlendirilen bir veri. İkincisi, yeni ev satışları. Üçüncüsü ise Richmond FED Üretici Endeksi.
27 Mayıs: Günün en önemli verisi olan 'dayanıklı mal siparişleri' ekonomik aktivetinin ne kadar iyi veya kötü olduğunu ortaya koyacak.
28 Mayıs: En önemli veri milli gelir rakamları. ABD'de ilk çeyrek milli gelir rakamları açıklanacak.
29 Mayıs: Nisan ayı kişisel harcamalar endeksi açıklanacak.
20 Mayıs 2008
ABD'nin enflasyonu borsayı vurdu
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), haftanın ilk işlem gününde satıcılı seyir izledi.
Özellikle ABD'de açıklanan üretici enflasyonun ardından satışlar hız kazanırken, borsa günü 41 bin 296 puandan tamamladı. Hisse senetlerinin yüzde 2.83 değer kaybettiği gün sonunda borsadaki kayıp 1202 puana ulaştı.
Günün ilk yarısında Avrupa borsaları ile vadeli ABD endeks kontratlarındaki seyri takip eden İMKB'de, siyasetten kaynaklanan tedirginlikler de önemli bir baskı unsuru oluyor. Ayrıca saat 15.30'da açıklanan ABD çekirdek üretici enflasyonunun yüzde 0.4 ile beklentileri ikiye katlaması, satışların derinleşmesine neden oldu.
Yarın ABD Merkez Bankası (FED) toplantı tutanaklarının takip edileceği piyasalarda, yine yurtdışı borsalar belirleyici olmaya devam edecek.
Piyasada kritik tarihler
Yapı Kredi Portföy Yönetimi'nden Portföy Yöneticisi Serdar Orman, İMKB'nin siyasi risk faktörleri nedeniyle oldukça fazla satış yediğine dikkat çekti. Yatırımcılar için kısa vadede sabit getirili enstrümanlarda kalmanın daha güvenli olacağını söyleyen Orman, borsanın ancak siyasi olumsuz gelişmelerin ortadan kalkacağı durumlarda yukarı yönelebileceğini ifade etti. Orman, "Enflasyonun düşüş trendine geçmesi ve siyasi gelişmelerin olumlu tabloyu destekler nitelikte gerçekleşmesi halinde, İMKB'de yaz sonunda yükseliş yaşanabilir. Ancak bu süreye kadar önümüzde çok bilinmeyen var. Dolayısıyla her şartta temkinli tavrı korumak daha doğru olacaktır." diye konuştu.
DOLAR YÜKSELDİ
Piyasadaki çalkantı geçtiğimiz hafta son iki ayın dibine inen dolar kurunun biraz olsun toparlanmasını sağladı. Dolar tekrar 1.23 seviyesinin üzerine çıkarken, 1.2370 YTL'ye kadar tırmandı. Dolardaki değer artışı da yüzde 0.53 olarak ölçüldü.
30 Mayıs 2008
Lastik sektöründe 4 bin işçi grev yapacak
İzmit ve Adapazarı'ndaki Goodyear, Brisa ve Pirelli lastik fabrikalarında çalışan yaklaşık 4 bin işçi yarın greve çıkmaya hazırlanıyor.
Alınan bilgiye göre, 3'ü İzmit'te, 1'i Adapazarı'nda kurulu bulunan Goodyear, Brisa ve Pirelli lastik fabrikalarında yaklaşık 4 bin çalışanı ilgilendiren toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, Lastik-İş Sendikası tarafından toplu sözleşme teklifinin 28 Aralık 2007'de iş yerlerine verilmesiyle 9 Ocak 2008'de başladı.
59 maddeden oluşan toplu iş sözleşme teklifinde sendika, ortalama aylık brüt 2 bin 400 YTL olan çıplak ücretlerin 1 Ocak 2008 itibarıyla yüzde 12 zam yapılarak yaklaşık 2 bin 700 YTL'ye çıkarılmasını teklif etti.
Teklifte, bu ücrete 1 Temmuz 2008'de 6 aylık enflasyon oranı kadar zam uygulanması, ikinci yıl ise 6 aylık dilimler halinde enflasyon oranı üzerine 1 puan eklenerek ücret zammı yapılması da yer aldı.
Sendika ile işverenler arasında yapılan görüşmelerden sonuç alınamaması üzerine atanan ara bulucunun da çabaları sonuç vermeyince Lastik-İş Sendikası 8 Mayısta aldığı grev kararını iş yerlerine astı ve 31 Mayısta greve çıkacağını açıkladı.
Grev kararına rağmen sendika ve işveren temsilcileri toplu iş sözleşmesinin masada bitirilmesi için görüşmelerini sürdürdü. 59 maddelik toplu iş sözleşmesinde taraflar 36 maddede uzlaşırken, 23 maddede anlaşama sağlanamadı.
Taraflar, bugün yeniden bir araya gelerek sözleşmenin masada sonuçlanması için çaba harcayacak. Görüşmelerden sonuç alınamaması halinde işçiler yarın greve çıkacak.
“EŞİT İŞE, EŞİT ÜCRET”
Lastik-İş Sendikası Genel Başkanı Abdullah Karacan, 4 fabrikada çalışan yaklaşık 4 bin sendika üyesi işçiyi ilgilendiren toplu iş sözleşme görüşmelerinin bugün Sakarya Otel'de devam edeceğini söyledi.
Görüşmelerde işverenlerin, yeni işe girecek işçilerin düşük ücretle işe başlaması konusunda ısrarcı olduğunu ifade eden Karacan, “Biz, 'eşit işe eşit ücret' diyoruz. Bu noktada sıkıntı var” dedi.
Karacan, şöyle devam etti:
“Yeni işçiye 'düşük ücretle işe başlasın' diyorlar. Ayrıca Özel sağlık sigortası konusunda ısrarcılar. Bu maddeler bizim için çok önemli. Özel sağlık sigortası 13 bin aileyi ilgilendiriyor. Parasal anlamda kötü bir yerde değiliz. Kazanılmış haklarımıza saldırılar var, bunlardan taviz vermemiz beklenemez. Temennim toplu sözleşmenin uzlaşma ile sonuçlanması, ancak biz her ihtimale karşı grev hazırlıklarımızı tamamladık, grev önlüklerini üyelerimize gönderdik.”
LASTİK SEKTÖRÜNDEKİ GREV 5 KEZ ERTELENDİ
Abdullah Karacan, 20 yıl içinde lastik sektöründe alınan grev kararlarının Bakanlar Kurulunca, 'Milli Güvenlik' gerekçesiyle 5 kez ertelendiğini belirtti.
Bu erteleme kararlarının 3'ünün kendi genel başkanlığı döneminde olduğunu bildiren Karacan, şunları kaydetti: “Grevin ertelenmesi konusunda bir oluşumun olacağını tahmin etmiyorum. Türk Telekom grevi bildiğiniz gibi ertelenmedi. Bu grevin ertelenmediği bir dönemde lastik sektöründeki grevin ertelenmesi çok saçma olur. Bu bizim anayasal hakkımız. Sözleşmenin masada bitmesi için aylarca çalışıyoruz. Greve taraf değiliz. Ancak kazanılmış haklarımıza saldırılar var. Bunlardan vazgeçmemiz mümkün değil.”
30 Mayıs 2008
Zor günler bizi bekliyor enerjimizi bölmeyelim
İSTANBUL Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, Türkiye’nin enerjisini bölen işleri sonuçlandırıp, ekonomiye yoğunlaşması gerektiğini vurguladı. İSO’nin mayıs ayı meclis toplantısında konuşan Tanıl Küçük, ekonomik göstergelerdeki bozulmanın, beklentilerin ve Türkiye ekonomisine yönelik algının bozulmasına yol açtığını söyledi. 2002’de başlayan olumlu dönemin 2007’inin ikinci yarısı itibariyle sone erdiğini söyleyen Küçük, şöyle konuştu: "Bizleri, bir hayli zor günlerin beklediği açık. Türkiye, ekonomide, sıkıntılı bir gündemle, karmaşık ve zor tercihler yapmak durumu ile karşı karşıya. bundan, bütün kesimler zarar görecektir. Türkiye, enerjisini bölen meseleleri neticelendirmeli ve dikkatini süratle ekonomiye yoğunlaştırmalı."
30 Mayıs 2008
Dünyanın 700 dev vakfı İstanbul’da buluştu
ARALARINDA Ford Vakfı, German Marshall Vakfı, Stewart Mott Vakfı gibi 55 ülkenin önde gelen vakıflarından 700’e yakın temsilcinin katılacağı kongre için başvurular bir ay önce dolduğu için kapatıldı. Kongreye katılmak isteyen yüze yakın temsilci yedek listelerine alındı. Kongreyi ayrıca Dünya Bankası, UNDP ve Avrupa Komisyonu’nu temsilcileri de izliyor. Toplantılara İrlanda’nın ilk kadın Cumhurbaşkanı ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu eski üyesi Mary Robinson da katılıyor. Yabancı konuklara ayrıca Türkiye’deki vakıf geleneği gezilerle de gösterilecek. Osmanlı dönemi vakıfları Mihr-i Şah Valide Sultan Vakfı’nı Cumhuriyet dönemi vakıfları da Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın eğitim parkına yapılacak gezilerde anlatılacak. Davetlilere Sabancı ve Vehbi Koç Vakıfları da akşam yemekleri düzenleyecek.
30 Mayıs 2008
Petkim'de devir teslim tamam
Petkim Petrokimya Holding A.Ş.'nin yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin Socar-Turcas-Injaz Ortak Girişim Grubuna devrine yönelik satış sözleşmesi bugün imzalandı.
Socar-Turcas-Injaz, 2 milyar 40 milyar dolarlık ihale bedelinin 1 milyar 660 milyon dolarını peşin ödedi.
Ankara Sheraton Otelinde yapılan Petkim'in devir teslim törenine, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci, Başkan Yardımcısı Osman İlter, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Vekili Fatih Acar, Socar Başkanı Rövnag Abdullayev ve Turcas Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy katıldı.
Socar-Turcas Petrokimya A.Ş, ihale bedelinin 1 miyar 660 milyon dolarını peşin öderken, 380 milyon doların da 3 yıl içinde 'vadeli' olarak ödeneceği açıklandı.
İHALE GEÇEN YIL YAPILMIŞTI
Petkim'in yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin blok satış yöntemiyle özelleştirme ihalesi, 2007 yılı Temmuz ayında yapılmış, ihalede en yüksek teklifi, 2 milyar 50 milyon dolar ile TransCentralAsia Petrochemical Holding Ortak Girişim Grubu vermişti.
Ancak daha sonra ihale komisyonu, 2 milyar 40 milyon dolar bedelle en yüksek ikinci teklifi veren Socar-Turcas-Injaz Ortak Girişim Grubuna yönelik karar verdi ve satış onaylandı.
Bu arada Petrol-İş Sendikasının, Petkim'in özelleştirilmesine karşı açtığı bazı davalarla ilgili yargı süreci devam ediyor.
TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK ŞİRKETLERİNDEN BİRİ
Petkim 3 Nisan 1965 tarihinde TPAO öncülüğünde kuruldu. Petkim, ilk İzmit-Yarımca Kompleksinde 1970 yılında, önce 5 fabrikayı işletmeye açtı, daha sonraları diğer fabrikalar bunu takip etti. Hızla artan talebi karşılamak için Petkim'in ikinci kompleksinin Aliağa'da kurulması kararlaştırıldı. Aliağa Kompleksi projelendirildiği yıllardaki mevcut en ileri teknolojiler ve optimum kapasitelere sahip olarak kuruldu ve 1985 yılında işletmeye alındı.
14 fabrikası, 8 ortak tesisi, elektrik üretim ünitesi, atık giderme ünitesi, liman ve barajıyla (Güzelhisar Barajı) Türkiye'nin en gözde şirketlerinden biri olan Petkim, 50'yi aşan petrokimya ürünü yelpazesiyle bugün Türk sanayinin vazgeçilmez bir ham madde üreticisi durumunda bulunuyor.
Petkim'in ürettiği ham maddelerden plastikler ve sentetik kauçuklar; inşaat, tarım, otomotiv, elektrik, elektronik, ambalaj sektörlerinin önemli girdileri arasında bulunuyor. Sentetik elyaflar ise tekstil sektöründe kullanılıyor. Ayrıca ilaç, boya, deterjan, kozmetik gibi birçok sanayi için de girdi üretiliyor.
30 Mayıs 2008
Vaillant Demirdöküm kliması ile Avrupa’da liderliğe oynayacak
Vaillant Group Avrupa’’da en büyük klima üreticisi olma hedefine 7 ay önce bünyesine kattığı Demirdöküm ile ulaşacak.
Isıtma sektörünün lideri Demirdöküm markasıyla klima üretimine de başlayacak olan Vaillant Group 3.5 milyon Euro yatırım ile Bozüyük fabrikasında yılda 400 bin adet klima üretecek. Türkiye’nin çok heyecan verici bir Pazar olduğunu söyleyen Vaillant Eşbaşkanı Ralf-Otto Limbach, "2015 yılında bu fabrikadaki üretimimizden 650 milyon Euro’luk ciro hedefli koyduk" dedi.
57 milyar dolarlık pazar
Dünyada 57 milyar dolar olan klima pazarının Türkiye’de 1.1 milyar dolara ulaştığını söyleyen Limbach Türkiye hedeflerini ve şu şekilde özetledi: "Biz pazarın yüzde 40’ına sahip olan split ve konuta yönelik klima üretimi yapacağız. En büyük pazar olarak sadece Amerika ve Asya’yı görmüyoruz. 1.1 milyar Euro’luk Türkiye pazarı da bizim için büyük önem taşıyor. Çünkü çok güçlü büyüyor. Birkaç yıl önce kimse Türkiye klima pazarının 400 bin adet cihazdan 1.3 milyon adede fırlayacağını tahmin edemezdi."
Türkiye’de üretilen klimaların Avrupa’da İtalya ve İspanya gibi ülkelerde de satılacağını söyleyen Limbach, "Havaların Almanya’ya göre daha sıcak olduğu güney bölgeler bizim güçlü pazarlarımız. Gelecekte bizim yapmakta olduğumuz yatırımın satış potansiyelini görüyoruz. Demirdöküm Avrupa’da çok iyi bilinen yerleşik bir marka. Doğru zaman ve yerde bu üretime geçtiğimize inanıyoruz" dedi.
Ek yatırım
Vailant’ın Demirdökümü aldıktan sonra 7 ay içinde toplam 300 milyon Euro’luk yatırım yaptığını vurgulayan Limbach "İlk klima üretim hattımızı Türkiye’de oluşturacağız. Çünkü Demirdöküm’e inanıyoruz. Kapasite artırımına da hazırlıklıyız. 2015 yılına kadar Türkiye’ye 55 milyon Euro döviz kazandıracağız" dedi.
Kapasite artırımına hazırız
Bozüyük tesislerinin yanında 16 bin metrekare alanı kapasite artırımı için boş tuttuklarını söyleyen Limbach konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye hem satış hem üretim için Avrupa’da koyduğumuz liderlik hedefimize büyük katkı sağlayacak. Pazara ve ülkye inandığımız için yatırım kararı aldık. Bu yatırımı tüm kalbimizle yapıyoruz. Çünkü hepimiz Avrupalı’yız. Türkiye Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası."
Siyaset ne olacak demedik 50 milyon Euro yatırdık
HERKES ’siyaset ne olacak’ diye düşünürken Vaillant’ın hisselerini artırmak için 50 milyon Euro’yu peşin ödediğini söyleyen Vaillant Türkiye CEO’su Chris Grosser şöyle konuştu: "Bunlar basit işler değil. Borsadan bir sürü insanın çıktığını görüyorsunuz. Toplam 300 milyon Euro olan yatırım Türkiye’ye inanıp güvenerek adım attığımıızı gösteriyor. Herkes kısa vade hedeferini izlerken kalıcı stratejik dünyaya Türkiye’den açılmamızı sağlayacak hamleler atıyoruz. Hedefimizi klima üretimi ile Avrupada lider olmak. Türkiyeden ihracat yaparak Avrupada klima pazarını ele geçireceğiz."
30 Mayıs 2008
Krizle keyifler kaçtı, lüks oto satışı düştü
Amerika’daki mortgage krizine bağlı uluslararası piyasalarda yaşanan dalgalanma, fiyatları 200-250 bin Euro’dan başlayıp 600 bin Euro’ya kadar çıkan süper lüks otomobillerin satışlarını vurdu.
ABD başta olmak üzere İngiltere, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde süper lüks oto talebinde yaşanan azalma, Türkiye’ye de sıçradı. Özellikle uluslararası yatırımcıların Türkiye operasyonlarını yöneten tepe yöneticilerin ve patronların keyfinin kaçması ilk 4 ayda süper lüks otomobil satışlarını yüzde 30 düşürdü.
Sadece 49 araç satıldı
Bünyesinde Lamborghini, Bentley ve Bugatti gibi süper lüks oto markalarını bulunduran Doğuş Otomotiv’in CEO’su Ali Bilaloğlu, Türkiye’de daha önce meydana gelen ekonomik krizlerde ve dalgalanmalarda süper lüks otomobil satışlarının etkilenmediğini belirterek, "Ancak bu yıl işler ilk kez tersine döndü" dedi. Bu yıl yaşananların farklı olduğunu kaydeden Bilaloğlu, "Global piyasalar ABD’deki mortgage krizi nedeniyle zor durumda. Türkiye ekonomisinin global dalgadan nasıl etkileneceğini tam olarak bilinmiyor. Ancak bu dalgalanmaya içerde bir de AKP’nin kapatılma davası eklenince, insanların keyfi kaçtı. Tüm bu gelişmeler 200-250 bin Euro ve üzerindeki fiyata sahip süper lüks araçları etkiledi. Otomobil satışları ilk 4 ayda geçtiğimiz yıla göre artarken, süper lüks otomobil satışları ise ilk 4 ayda yüzde 30 oranında düştü. Geçtiğimiz yıl aynı dönemde 70 araç satılmışken, bu sayı bu yılın ilk 4 ayında 49’a indi" diye konuştu.
Yabancı yatırımcı ürktü
Bilaloğlu, bugüne kadar hiç bir olumsuzluktan etkilenmeyen, en büyük ekonomik krizlerde bile otomotiv pazarı dibe vurmuşken, satışları artan süper lüks otomobil satışlarının düşme sebebini ise şöyle açıkladı: "Belirsizlik nedeniyle tüm dünya tetikte. Yabancı yatırımcı Türkiye’de ürktü. Aynı şey ABD başta olmak üzere İngiltere, Almanya gibi ülkelerde de geçerli. Süper lükslerde kan kaybı var. Bizde ise uluslararası yatırımcıların Türkiye operasyonlarını yöneten tepe yöneticilerin, patronların keyfi kaçtı. Öyle gidip de 250-300 bin Euro’luk otomobiller almak istemiyorlar. Çünkü süper lüksler keyifle kullanılacak, dolaşılacak araçlar. Keyifler kaçınca, satışlar da düştü." Süper lükslerin aksine premium yani lüks segmentte satışların iyi gittiğini söyleyen Ali Bilaloğlu, "4 ayda satışlar yüzde 40 artış gösterdi. Tabii bu yükselişte birçok yeni modelin pazara sunulması etkili oldu" dedi.
Bayramlar çok uzun
Ali Bilaloğlu, yılın ikinci yarısı için Doğuş Otomotiv’in bütçesini ve hedeflerini revize ettiklerini belirterek, toplam otomotiv satışlarının geçen yıla göre düşeceğini öngördüklerini söyledi. Bilaloğlu şöyle devam etti: "Mayıs ayı toplam binek+hafif ticari araç satışları 40 binli adetler seviyesinde gerçekleşecektir. Bu Nisan’a göre düşüş anlamına geliyor. Haziran ve Temmuz’da da mevsimsel olarak satışlar yavaşlayacak. 2008’de Kurban ve Şeker Bayramları çok uzun. Orada da bir satış kaybı olacaktır. Toplam otomotiv pazarı yüzde 10 daralacaktır. Aynı şekilde Doğuş Otomotiv’in satışları yüzde 10 düşecektir."
Audi, 1.2 milyon Euro’ya en iyi elemanı seçecek
ALMAN Audi’nin 2005 yılından bu yana satış sonrası hizmetler alanında görev alan personelinin teknolojiyi yakından takip etmesini sağlamak amacıyla global çapta düzenlediği ’Audi Twin Cup Yarışması’nın dördüncüsü, 35 ülkeden 360 servis personelinin katılımıyla 5-6 Haziran tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek. Satış sonrası hizmetler alanında birincilik için 60 takımın mücadele edeceği yarışma organizasyonunda ülkemizi ise Doğuş Otomotiv-Audi yetkilisi satıcısı Şenyıldız Otomotiv temsil edecek. Doğuş Otomotiv-Audi Genel Müdürü Gino Bottaro, " Organizasyonun 1.2 milyon Euro’yu bulan bütçesi aynı zamanda hem ülke tanıtımı hem de turizme katkı açısından da büyük önem taşıyor" dedi.
30 Mayıs 2008
Gıda ve enerji yeni stres alanımız oldu
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, genel kurulur açılış toplantısında Türkiye ekonomisi ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: "Türkiye ekonomisi gibi gelişmekte olan ülkelerin kendi özel paradigmalarının dışında ulusal ve uluslararası konjonktürün ortaya çıkarttığı ilave stres alanları da söz konu. Bunlardan bir tanesinin gıda ve tarım konusundaki stresler, diğeri enerji ihtiyacı, üçüncüsünün de tasarruf ve küresel sermayeye olan ihtiyacı."
Şoklara karşı GAP
Hükümet bu konuda bazı projeleri hayata geçireceğini söyleyen Ekren, şunları söyledi: "Hem enflasyon hem büyüme ve istihdam konusunda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de karşılaştığımız en önemli arz şokları gıda ve enerjiden geldi. Dolayısıyla GAP’ın bu çok önemli.
İkinci önemli projenin Türkiye’nin, yükselen piyasaların ihtiyacı olan tasarruf açığını kapatmak, küresel sermayenin Türkiye’ye gelişini hızlandırmak için İstanbul’u uluslararası finans merkezi yapmak olduğunu belirten Ekren, konuşmasını şöyle sürdürdü. "Önümüzdeki günlerde, değişik sektör temsilcileriyle görüşüp, İstanbul’u bir finans merkezi yapmak için ne düşündüklerini, neyi arzu ettiklerini, tercihleri ve önceliklerinin neler olduğunu birlikte belirleyeceğiz. Bu projeyi bir takvime bağlayarak, nelerin yapılacağını kapsamlı bir şekilde ele alacağız."
Program açıklanacak
2009-2011 yılını kapsayan orta vadeli programın, muhtemelen bir hafta-10 gün sonra kamuoyuyla paylaşılacağını açıklayan Ekren, şöyle konuştu: "Temel önceliklerimiz istikrarı sağlama konusunda makul bir büyüme ve istihdam oranına ulaşacak bir yapıyı birlikte oluşturmak. Reel sektör vizyonumuz çok net olduğunu, teşvik ve düzenleme mekanizmalarına ağırlık vereceğiz. Türkiye’de faaliyette bulunan ekonomik birimlerin finansal ürün ve hizmet talebini karşılayacak bir finans sektörü de temel önceliğimiz. İstanbul’un uluslararası finans merkezi projesine özel bir önem vermekteyiz."
30 Mayıs 2008
Petrolde iyi haber
Uluslararası piyasalarda geçtiğimiz hafta 135 doların üzerine çıkan petrol fiyatları, ABD Doları'nın değer kazanması üzerine 126 doların altına geriledi.
Dün 4,41 dolar azalan ABD ham petrolünün varil fiyatı bugün de 86 sent gerileyerek 125,76 dolara düştü. Londra Brent tipi petrolün varil fiyatı da 69 sent düşüşle 126,20 dolar oldu.
ABD ekonomisinin ilk çeyrekte daha önceki tahminlerden daha fazla büyüdüğünün belirlenmesinden sonra ABD Doları'nın değer kazanmasıyla birlikte yatırımcılar ABD'de hisse senedi piyasasına dönmeye başladılar.
ABD Doları ayrıca, ABD ekonomisinin ilk çeyrek büyüme rakamlarının revize edilmesinin ardından yen karşısında son 3 aydır en yüksek seviyesine çıktı.
ABD Enerji Enformasyon İdaresi'nin (EIA) dün, ham petrol stoklarının 23 Mayıs itibariyle biten haftada 8,8 milyon varil azalarak 311,6 milyon varile gerilediğini açıklamasından sonra petrol fiyatları 131 doları geçmişti.
31 Mayıs 2008
Yılmaz: Kart kullanımı azalırsa kayıtdışı artar
MERKEZ Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, kredi kartı kullanımının azalması durumunda, en önemli yapısal reformlardan biri olan kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınma işleminin kesintiye uğrayabileceğini söyledi. TOBB’un 63. Olağan Genel Kurulu resepsiyonuna katılan Durmuş Yılmaz, kredi kartı kullanımının azalmasının kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınma işlemini kesintiye uğratabileceğini ifade etti. Yılmaz, bu nedenle kredi kartıyla ilgili her türlü düzenlemede dikkatli olunması gerektiğini kaydetti. Yılmaz, bir gazetecinin "Kredi kartı faizlerine yasayla düzenleme getirilmesine sıcak bakıyor musunuz? sorusuna "Elbette" diye yanıt verdi.
31 Mayıs 2008
Koç: Global dalgaya rağmen para kasamıza girdi Migros’u devrettik
Koç Holding CEO’su Bülent Bulgurlu, global dalgalanma ve belirsizlik ortamında dahi Koç Holding’in daha önce öngördüğü zaman zarfında ve tatmin edici bir bedelle Migros’un satışını tamamlamalarının, kendileri için büyük bir başarı olduğunu bildirdi.
Koç Holding’ten yapılan açıklamada, holdingin 13 Şubat 2008’de imzaladığı satış anlaşması doğrultusunda, Migros’taki yüzde 50.83 nispetindeki Koç Holding hissesinin 30 Mayıs 2008 itibariyle BC Partners’ın kontrolündeki Moonlight Capital S.A.’ya satışını başarıyla tamamladığı belirtildi. Açıklamaya göre, söz konusu anlaşmanın imza tarihinde 20 milyon YTL alan Koç Holding, Migros tarafından ödenen nakit temettü 54 milyon YTL düşüldükten sonraki bakiye 1.904 milyon YTL’yi de almış oldu.
Dalgaya rağmen
Bulgurlu, içinde bulunulan global dalgalanma ve belirsizlik ortamında dahi zamanda ve tatmin edici bir bedelle Migros’un satışını tamamlamalarının, kendileri için büyük bir başarı olduğunu; bu satışın yabancı yatırımcıların Türkiye piyasalarına ve potansiyeline olan güveninin de önemli bir göstergesi olarak addedilebileceğini vurguladı. Bulgurlu, Migros hisse satışının tamamlanmasıyla Koç Holding’in net nakit pozisyonunun önemli derecede güçlendirdiğini ve odaklandıkları dört ana sektörde yapacakları yeni yatırımlarla Türkiye’de ve dünyada büyümeye hızla devam edeceklerini kaydetti.
Daha da güçlendik
Bulgurlu, son yıllarda yaptıkları güçlü şirket alım ve satışları sonrası izlemekte oldukları odaklı büyüme stratejisi doğrultusunda hem daha kárlı hem de piyasa dalgalanmalarına karşı çok daha güçlü bir portföy yapısına ulaştıklarını ve bundan böyle de ana hedeflerinin, kárlılıklarındaki istikrarlı artış ile paydaşlarına en yüksek katma değeri yaratmak olduğunu dile getirdi. Bulgurlu, Türkiye’deki yatırımlarına hız kesmeden devam edeceklerini vurgularken, bu kapsamda, enerji alanında önemli yatırımlara imza atacaklarını, bankacılıkta şube ağlarını genişletmeye yönelik yatırımlarına hız verdiklerini, otomotivde ise Türkiye’yi her geçen gün daha güçlü bir küresel üretim ve ihracat merkezi haline getirmek için çalışmalarını sürdürdüklerini kaydetti.
Özaydınlı: Tekrar Migros’un dümenine geçmek çok güzel
BC Partners’ın ortağı Nikos Stathopoulos, "BC Partners için yeni bir pazarda ve zorlu kredi piyasası koşullarında böyle büyük ve kompleks bir işlemi sonuçlandırdığımızdan memnuniyet duyuyoruz. Yönetim Kurulu Başkanı Bülend Özaydınlı’nın liderliğinde, şirketin başarılarını daha da ileriye taşıyacak Migros yönetim takımı ve 15.000 çalışanla birlikte olmaktan gurur duyuyoruz" dedi. BC Partners’ın diğer ortağı Francesco Conte, "Migros, pazar pozisyonu açısından çok önemli bir yatırım fırsatı, güçlü, güvenilir bir marka, çok formatlı stratejiye ve tüm Türkiye’de yaygın mağaza ağına sahip bulunuyor. Türk ekonomisinin pozitif dinamikleri ve gelişen demografik eğilimlerin oluşturduğu ortamda, ülkenin hızlı büyüyen organize perakende pazarından büyük pay almak için Migros ideal pozisyonda bulunuyor" dedi. Migros Yönetim Kurulu Başkanı Bülend Özaydınlı, "Yaklaşık son 20 yıldır büyümede çok önemli başarı hikayesi yazan Migros’un dümeninde tekrar olmaktan kişisel olarak memnuniyet duyuyorum. Şirketin birinci sınıf yönetim kadrosu, 15.000 seçkin ve güçlü çalışanı ve yeni sahibi BC Partners’ın güçlü desteği ile hızlı büyümenin devam edeceğine ve dünya klasmanında bir şirket olacağımıza inancım tamdır" dedi.
31 Mayıs 2008
Gıda ve enerji tükeniyor, dünya sorunları için el ele verelim
Üsküdar’da doğup, Lizbon’da ölen ve petrol endüstrisinin öncülerinden Ermeni Calouste Gulbenkian’ın kurduğu Gulbenkian Vakfı’nın Başkanı Emilio Rui Vilar, bugün İstanbul’da düzenlenecek Avrupa Vakıflar Merkezi’nin (EFC) Genel Kurul toplantısında EFC’nin yeni başkanı olacak.
Henüz başkanlığı duyurulmadan ilk röportajını Hürriyet Gazetesi’ne veren Calouste Gulbenkian Vakfı’nın ve EFC’nin Başkanı Rui Vilar, dünyada eskiden kaynakların bölüşüm ve dağıtımıyla ilgili sıkıntılar yaşanırken artık gıda ve enerji kıtlığı gibi sorunların ortaya çıktığını söyledi. Ulusların tek başına bu sorunu çözemeyeceğini belirten Vilar, "Artık sorun paylaşım sorunu olmaktan çıktı. Taleplerin karşılanması sorununa dönüştü. Aynı şekilde global ısınma sorunu da var. Uluslararası platformlarda bu konular dikkate alınmalı. Ülkeler birleşip bu sorunu çözmeli" dedi. Kamuoyu oluşturabilen vakıfların buna çok katkısı olabileceğini belirten Vilar, bilimsel araştırmalara milyarlarca Euro kaynak aktaran vakıfların desteğinin önemine işaret etti.
Sorumlulukların farkındasınız
Türkiye’de vakıfların çok dinamik olduğunu anlatan Emilio Rui Vilar, şunları söyledi: "Türkiye’deki vakıflar da dünyayı değiştirmeye çalışıyor. Birkaç gündür İstanbul’da devam eden etkinlik de onların adanmışlığını gösteriyor. Sabancı, Koç, Doğan gibi Türkiye’deki en önemli gruplar sosyal sorumluluklarının bilincindeler ve vakıflar aracılığıyla bu toplumsal görevi yerine getiriyorlar."
"İnsanları vakıflar aracılığıyla topluma katkı sağlamaya iten temel dürtü nedir? Zenginden yoksula doğru, bir çeşit Robin Hood olmak hayali mi" sorusuna Vilar şu yanıtı verdi: "Vermek, bağışlamak insanlığın eski bir alışkanlığı. İnsanın doğasında var bu. Kamu yararı, insanlığa yarar önemli. Bir şeyleri değiştirmek çabası... Hükümetlerin yaptığının sivil inisiyatif olarak yapılması demek vakıflar. Vakıflar uzun vadeli vizyon sahibidir ve hedefleri vardır."
Dört alanda faaliyet
Gulbenkian Vakfı’nın Lizbon’da iki müzesi, bir kütüphanesi, bir orkestrası ve Lizbon yakınlarında bir bilim araştırma merkezi bulunuyor. Londra ve Paris ofisleriyle Avrupa ve dünya genelinde hem kültürel hem de insani yardım faaliyetlerinde bulunan vakıf çok sayıda öğrenciye eğitim bursu da veriyor. Calouste Gulbenkian Vakfı sanat, eğitim, bilim, insani gelişim olmak üzere 4 alanda faaliyet gösteriyor. Ermeni okul ve hastanelerine yardımlarda bulunan Calouste Gulbenkian Vakfı’nın, Türkiye’de de benzer faaliyetleri var.
Kurucunun doğduğu şehirde başkan oldu
CALOUSTE Gulbenkian Vakfı’nın başkanı Emilio Rui Vilar, Avrupa Vakıflar Merkizi’nin (EFC) yeni başkanı oluyor. Bugün düzelenecek toplantıda başkan ilan edileceğini söyleyen Vilar, "Vakfımızın kurucusu Üsküdar’da doğmuş. Oradan Fransa, İngiltere’ye gitmiş. ABD’ye gitmek isterken Portekiz’de kalmış ve 1955’te ölmüş. Ben de İstanbul’da EFC başkanı oluyorum. Benim için bunun anlamı çok büyük. Kurucumuzu da sevindirirdi" dedi.
900 kişi İstanbul’da ağırlandı
DÜNYANIN önde gelen vakıflarının 650 temsilcisi, Avrupa Vakıflar Merkezi (EFC) 19’uncu Genel Kurulu ve Konferansı kapsamında İstanbul’da ağırlandı. Eşleriyle birlikte sayıları 900’ü bulan katılımcılar TÜSEV’in ev sahipliğinde ve Asım Kocabıyık Kültür Eğitim Vakfı, Aydın Doğan Vakfı, Elginkan Vakfı, Evkaf Vakfı, Hüsnü Özyeğin Vakfı, Sabancı Vakfı ile Vehbi Koç Vakfı gibi 11 kuruluşun destek olduğu etkinlikte ağırlandı. Aydın Doğan Vakfı Genel Müdürü Candan Fetvacı pek çok uluslararası vakfın Türkiye’de işbirliği için temaslarda bulunduğunu söyledi.
31 Mayıs 2008
Dolar 1.20 YTL’yi test etti borsa yüzde 2.26 yükseldi
Yurtdışı piyasalardaki kısa vadeli olumlu tablo ve içeride vergi ödemelerinden kaynaklanan satışlar doların 1.20 YTL’ye kadar gerilemesine neden oldu.
Petrolün 125 dolara kadar gerilemesiyle birlikte borsalarda oluşan iyimser hava ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ise yüzde 2.26 oranında prim yaptı.
Petrol 125 dolara kadar indi
Yurtdışındaki satış baskısının kısa vadeli azalması ve petrol fiyatlarının 130 doların altına gerilemesiyle birlikte gelişmekte olan ülke piyasalarında risk iştahı kıpırdandı. Gün içinde 125 dolara kadar gerileyen petrol ardından 127 dolar seviyesinden işlem gördü. Özellikle hisse senetlerine gelen alımlarla Avrupa borsalarındaki yukarı yönlü seyir, İMKB Ulusal 100 Endeks’ini yeniden 40 bin puanın üzerine taşıdı. Gün içinde yüzde 3 civarında prim yakalayan İMKB Ulusal 100 Endeksi, gün sonunda hafif satışlarla 39.969 puandan kapanarak yüzde 2.26 oranında prim gerçekleştirdi.
Faiz yüzde 20’nin üzerinde
Döviz piyasasında ise Merkez Bankası’nın dün düzenlediği 6 milyar YTL’lik 1 haftalık repo ihalesinin sağladığı likidite rahatlaması, ay sonu nedeniyle vergi ve maaş ödemeleriyle gelen satışlar doların 1.20 YTL seviyesine gerilemesine neden oldu. Bankalar arası piyasada güne 1.2060 YTL’den başlayan dolar, ardından gelen tepki alımları ile bu piyasada günü 1.2150 YTL’den tamamladı. Serbest piyasada ise kapanış 1.2200 YTL’den gerçekleşti.
31 Mayıs 2008
Trump: Türkiye’deki yatırımımızda kendimizi güvende hissediyoruz
Avrupa’daki ilk yatırımını İstanbul’da yapan emlak devi Trump’ın New York Merkez Ofisi, İstanbul’daki Trump Tower Şişli’de görülmemiş bir başarı yakaladıklarını açıkladı.
Trump Organization Geliştirme ve Devralma İkinci Başkanı Ivanka Trump, "İstanbul’daki bu muhteşem emlak projesini Doğan Grubu ile birlikte inşa etme ve pazarlama konusunda çok heyecanlıyız" dedi.
DÜNYANIN efsanevi emlak devi Trump’ın New York Merkez Ofisi, Avrupa ve Türkiye’de gerçekleştirdikleri ilk proje olan İstanbul’daki Trump Tower Şişli’de görülmemiş bir başarı yakaladıklarını açıkladı. Trump Organization Geliştirme ve Devralma İkinci Başkanı Ivanka Trump, "İstanbul’daki bu muhteşem emlak projesini Türkiye’deki ortaklarımızla birlikte inşa etme ve pazarlama konusunda çok heyecanlıyız. Bölgede yatırım yapmak için zamanlamanın mükemmel olduğuna inanıyoruz. Türkiye’nin potansiyel büyüme hızı inanılmaz yüksek. Şişli’deki projemize yatırım yaparken kendimizi güvende hissediyoruz" dedi.
Dünya standardında
Trump Tower Şişli’de, ideal yaşam tarzı deneyimini dünya standartlarında konfor, servis ve alışveriş merkezi ile birlikte sunacaklarını söyleyen Ivanka Trump, Türkiye’de ve Avrupa’da bu konuda tek olacaklarını açıkladı. Konut ve ofis merkezleri dışında Trump Tower Şişli’nin dünya markalarını yakalayan mükemmel bir alışveriş merkezi olacağı da belirtilen Trump’ın New York Merkez Ofisi’nin açıklamasında İstanbul’da hiçbir yerde yaşanılamayacak bir alışveriş keyfinin sunulacağını kaydedildi. Trump New York Merkez Ofisi’nin dün yaptığı açıklama aynen şöyle:
Büyük talep var
"Trump Tower Şişli, satış öncesi dönemine büyük bir taleple giriyor. Trump ve Doğan gruplarının birlikte gerçekleştirdikleri başarılı lansmanla konutlar arkadaş ve aile çevrelerine satılmaya başlandı.
270 bin metrekarelik proje, iki kule (biri lüks residence, diğeri de A+ tip ofis) ve iki kuleyi alttan bağlayan lüks bir alışveriş merkezinden oluşuyor. Trump Tower Şişli, Trump Organization Şirketi’nin Türkiye ve Avrupa’daki ilk ortak projesi. Trump Organization Geliştirme ve Devralma İkinci Başkanı Ivanka Trump, ’İstanbul’daki bu muhteşem emlak projesini Doğan Grubu ile birlikte inşa etme ve pazarlama konusunda çok heyecanlıyız. Bölgede yatırım yapmak için zamanlamanın mükemmel olduğuna inanıyoruz. Türkiye’nin potansiyel büyüme hızı inanılmaz yüksek. Şişli’deki projemize yatırım yaparken kendimizi güvende hissediyoruz’ dedi.
Trump Tower Şişli hızla yükseliyor
SATIŞ öncesinde Trump Tower Şişli’de inşaat hızla devam ediyor. Kat planları, iç tasarım ve kullanılacak malzemeler Trump standartlarına göre belirleniyor. Bu standartlar tüm Trump projelerinde olduğu gibi emlak piyasasında sınıfındaki en yüksek çizgide. Trump Tower, alışveriş merkezinde yer alacak mağazalar için dünyaca ünlü alışveriş şehirlerinde olduğu gibi İstanbul’un ününe ün katacak yaşam tarzı ve tüketim markalarıyla görüşmelerini sürdürüyor. Ivanka Trump görüşme aşamasında olan markalar arasında Bloomingdales, Saks Fifth Avenue ve Abercromble & Fitch bulunduğunu, halen uluslararası SPA merkezleri ve dünyaca ünlü restoran zincirlerinin de alışveriş merkezinde yer almaları konusunda çalışmalar devam ediyor.
31 Mayıs 2008
Gül: 135 dolarlık petrole rağmen benzin kuyruğu yok
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, petrolün varilinin 135 doları aşmasına, dünyadaki "Enerji Güvenliği Krizi"ne rağmen, Türkiye’nin istikrarını koruduğunu, geçmişte olduğu gibi benzin kuyrukları olmadığını, bunları herkesin ciddi bir biçimde düşünmesi gerektiğini söyledi. Dünyada yaşanan krizi "1929 krizi"ne benzeten Gül, TOBB’da düzenlenen Hizmet Şeref Belgesi Takdim Töreni’ndeki konuşmasında işadamlarına özetle şunları söyledi: "Sizin başarıyla hedeflerinize ulaşmanız, üretimin ve istihdamın artması, Türkiye’nin güçlü olması, yeni hedeflere ulaşması demektir. Türkiye, ya sizlerle güçlü oluyor, ya da gelişemiyor. Dışarıdan gelen büyük şoklar, bunalımlar, krizler ve dalgalar söz konusu iken; gemimizi daha sıkı bağlamalıyız. Hepimiz elimizi çok daha sağlamlaştırmak, arabayı kullanırken kemerlerimizi daha sıkı bağlamak, daha dikkatli ve dayanışma içinde olmak zorundayız. Huzuru, istikrarı ve dayanışmayı daha da artırmalıyız. Türkiye’nin öngörülebilir ülke olması en büyük servetimiz. Onun için herkes elinden gelen gayreti göstermeli. Bazı meseleleri olduğundan çok daha fazla abartmamalıyız. Bazı şeylerin maliyetini daha sonra birlikte öderiz." Gül, çıkışta, dinleme iddialarıyla ilgili soruları yanıtsız bıraktı.
31 Mayıs 2008
Bu petrolle kömürü yeniden keşfederiz
ENERJİ ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, "Petrol, doğal gaz fiyatları böyle giderse çok eski bir buluşu yeniden keşfedeceğiz. Kömürü tekrar keşfedeceğiz. Buraya doğru bir gidiş var" dedi. Bakan Güler, 8’inci Uluslararası Enerji Arenasındaki konuşmada, tüm dünyada enerjide paradoksal gelişmelere şahit olunduğunu, bunun evrensel doğrularla örtüşmesi gerektiğini kaydetti. Güler, geçen yüzyılın kralının petrol olduğunu, gelecek yüzyılda petrole doğal gazın da ekleneceğinin görüldüğünü dile getirerek, doğal gazın evrensel doğrularla boy ölçüşebildiğince bu krallığı rahat geçeceğini söyledi. Güler, "Petrol fiyatları, doğal gaz fiyatları böyle giderse çok eski bir buluşu yeniden keşfedeceğiz. Kömürü tekrar keşfedeceğiz. Buraya doğru bir gidiş var" diye konuştu.
31 Mayıs 2008
Çulhacı, Akbank’ta başkan danışmanı
AKBANK Genel Müdür Yardımcısı Hayri Çulhacı, Yönetim Kurulu Başkanlığı Danışmanı oldu. Akbank’tan yapılan açıklamada, bankada Strateji ve Kurumsal İletişim’den sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Hayri Çulhacı’nın, bankanın Yönetim Kurulu Başkanlığı Danışmanı olarak atandığı bildirildi. Açıklamaya göre, 1990 yılında Genel Müdür Yardımcısı olarak Akbank’ta göreve başlayan Hayri Çulhacı, bu dönem boyunca bankanın stratejilerinin belirlenmesi, yurt içi ve yurt dışı yatırımcı ilişkilerinin yürütülmesi ve kurumsal iletişimin yönetiminden sorumlu olarak görev yaptı. Çulhacı, yeni görevi kapsamında, Türkiye ve dünya ekonomisi piyasalarındaki gelişmeler ve trendlerle, dış çevre faktörlerindeki değişiklikleri takip edecek, sektördeki rekabeti izleyerek Akbank ile karşılaştırmalı durum analizi yapacak.
31 Mayıs 2008
İstanbul, Moskova ile yarıştı Türkiye, Viyana’dan uluslararası fuarla döndü
Avusturya’nın başkenti Viyana’da gerçekleştirilen gayrimenkul ve yatırım fuarına Türkiye damgasını vurdu. Bu yıl "Yeni Avrupa’ya Açılan Kapı" sloganıyla düzenlenen Real Viyana Fuarı’nın açılış panelinde Türkiye konuşulurken, İstanbul’un en büyük rakibi ise Moskova oldu.
Orta, Doğu ve Güneydoğu Avrupa ülkelerine odaklanan bu yılki fuarda ayrıca, "Türkiye’deki Yatırım Fırsatları" konulu bir panelin yanı sıra Avusturya-Türkiye Ekonomik Forumu da yapıldı. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği’nin (GYODER) katılımıyla Viyana’da temsil edilen Türkiye, bunlarla da kalmayıp bir de fuar anlaşması gerçekleştirdi. Real Viyana ile işbirliği yapan GYODER, 2009 yılı Haziran ayında Real İstanbul Fuarı’nı gerçekleştirecek.
325 katılımcı yarıştı
Bu yıl 27-29 Mayıs tarihleri arasında üçüncüsü düzenlenen gayrimenkul ve yatırım fuarı Real Viyana’da 27 ülkeden 325 katılımcı yer aldı. Orta, Doğu ve Güneydoğu Avrupa ülkelerini hedefleyen fuarda, katılımcı ülkeler, kentler ve firmalar adeta birbirleriyle yarıştı. Açılış panelinde Türkiye’nin konuşulduğu Viyana’da katılımcılar, düzenledikleri panellerle 50 ülkeden gelen ziyaretçilere kendilerini anlatıp yeni yatırımlar çekmenin yollarını aradı. Türkiye’yi GYODER’in temsil ettiği fuarda, "Türkiye’deki Yatırım Fırsatları" konulu bir panelin yanı sıra Avusturya-Türkiye Ekonomik Forumu da yapıldı. Avusturya İmar Bakanı Rudolf Schicker’in de katıldığı forumda Türkiye’deki gayrimenkul sektörünün hızlı gelişimi hakkında bilgi verilirken, önümüzdeki dönemde var olan fırsatlar konuşuldu.
Türkiye’yi sordular
GYODER Başkan Yardımcısı Nurhan Azizoğlu, bu yıl gerçek anlamda ilk kez katıldıkları fuarın Türkiye açısından çok olumlu geçtiğine işaret ederek, "Geçen yıl ziyaretçi olarak geldiğimiz Viyana’da Türkiye’yi sordular. Hatta bize derme çatma bir stand hazırlattılar. Bu yıl ise GYODER olarak 140 metrekarelik standımızla fuara katıldık. Viyana’da en çok konuşulan ülkelerden biri olduk" dedi. Fuarın odaklandığı Doğu Avrupa ülkeleri arasında Türkiye ve Rusya’dan büyük ülke bulunmadığını söyleyen Azizoğlu, şöyle konuştu: "Biz 750 milyon dolara bir alışveriş merkezinin satışından söz ederken, onlar 75 milyon dolarlardan bahsediyorlar. Sadece geçen yıl Türkiye’ye 2 milyar Euro’luk gayrimenkul yatırımı geldi. Ece Group, Multi Mall ve Metro gibi devler Türkiye’nin de ye aldığı bu bölgeye önemli yatırım yapıyor. Önümüzdeki 3 yılda 134 AVM açılacak ve bunların yarısından fazlası İstanbul’da olacak."
Real İstanbul geliyor
Azizoğlu, Real Viyana Fuarı’nın düzenleyicisi Reed Exhibitions ile bir anlaşma yaptıklarını belirterek, "2009 yılı itibariyle Real İstanbul Fuarı’nı hayata geçireceğiz. Real İstanbul uluslararası bir fuar olarak yatırımcılara ve profesyonellere hitap edecek. Viyana’da olduğu gibi panellerin yapıldığı ve iş bağlantılarının kurulduğu bir fuar olacak" dedi.
Rusların ’otomotiv kentiyiz’ tanıtımı
TÜRKİYE’nin de bir numaralı sektörü konumundaki otomotivin önemi Viyana’daki gayrimenkul fuarında bir kez daha gözler önüne serildi. Moskova’nın 200 kilometre güneybatısında yer alan Kaluga kenti fuarda ’Otomotiv Kenti Kaluga’ konulu bir panel düzenleyerek, gayrimenkul yatırımların çekmeye çalıştı. 50 yabancı sermayeli şirketin faaliyet gösterdiği Kaluga’nın özellikle otomotiv sektöründe çalışanlar için yeni konut ihtiyacı bulunduğu belirtildi. Volkswagen, Skoda, Peugeot-Citroen ve Volvo Trucks Kaluga’da üretim yapıyor. 350 bin nüfuslu kentin valisi ve belediye başkanı gayrimenkul firmalarını Kaluga’ya yatırım yapmaları için davet etti.
Araştırmalar İstanbul ve Moskova’yı işaret ediyor
TOKİ bünyesindeki Emlak Konut GYO A.Ş.’nin Genel Müdürü Dr. Feyzullah Yetgin, Real Viyana’ya ilk kez katıldıklarını belirterek, "Bu tip fuarlar projeler ile işbirliği imkanlarının paylaşılmasına olanak veriyor. Bu sayede uzun soluklu yatırımları çekebiliyorsunuz" dedi. Gayrimenkul sektörü açısından Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Avrupa’daki en büyük rakibinin Rusya olduğuna dikkat çeken Yetgin, "Pricewaterhouse Coopers tarafından hazırlanan bir rapora göre gayrimenkul sektöründe en büyük potansiyele sahip şehirler sıralamasında İstanbul, Moskova’nın ardından ikinci sırada yer alıyor" dedi.
31 Mayıs 2008
Kredi kartı faizi borca sadık kalacak kadar caydırıcı olmalı
Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Tayfun Bayazıt, faizin ’borca sadık kalacak’ kadar caydırıcı olması gerektiğini savundu.
Kredi kartının ekonomiyi kayıt altına almakta en önemli enstrüman olduğunu belirten Bayazıt, "Acaba bu enstrümanın karşısında kuvvetli bir lobi mi var" dedi.
KREDİ kartı faizine sınır öngören yasa teklifine ilişkin, kart pazarında yüzde 23 ile lider olan Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Tayfun Bayazıt, "Mevcut düzenlemenin neresinden rahatsız olunduğunu bilirsek, tahmin ediyorum buna bir çözüm bulacağız" dedi. Bayazıt, Türkiye’de kart faizinin diğer ülkelere göre çok düşük olduğuna, hatta normal kart faizi ile geçikme faizi arasındaki aralığında birbirine çok yaklaştığına dikkat çekerek, "Kart faizi, tüketicinin borcuna sadık kalacak kadar caydırıcı olmalı. Ayrıca kredi kartı ekonomiyi kayıt altına alan en önemli enstrüman, acaba böyle bir enstrümanın karşısında kuvvetli bir lobi mi var" diye konuştu.
Hukuki boşluk yok
Tayfun Bayazıt, faiz konusunda şu değerlendirmeyi yaptı: "Faizin nasıl belirleneceğine dair hukuki boşluk yok. Mevzuata göre, kredi kartıyla ilgili faizleri Merkez Bankası belirler, üç ayda bir açıklar ve bankalar da bunu tavan olarak belirler. Geçmişte şu görüşü dile getirmiştik. Bu tavan keşke biraz daha yüksek belirlense, bizde iyi ödeme huyu olan kredibilitesi yüksek müşterilerimize daha avantajlı, caydırmak istediğimiz kişilere ise daha yüksek faizler verebilsek. Bu tavan giderek çok daha aşağı doğru çekilip 4.54 gibi bir seviyeye geldiği için düşündüğümüz uygulamayı birçok banka gibi bizde yapamıyoruz."
Ahlaki açıdan yanlış
Bankacılık sektöründe, bir gecede yapılan keskin dönüşlerin yerli ve yabancı yatırımcılar açısından hoş karşılanır şeyler olmadığına da aktaran Bayazıt, şöyle konuştu: "Kredi kartı ekonominin kayıt altına alınmasında en büyük güç, en büyük enstrüman. Çünkü kart ve POS kullanımını yaygınlaştırdığınız zaman her şeyi izleyip takip edebiliyorsunuz. Kredi kartı ile gecikme faizi de birbirine çok yaklaştı. Dolayısıyla gecikme faizi sizi gecikmekten alıkoyan borcunuza sadık kalmanızı sağlayacak kadar caydırıcı olmalı. Gecikme faizinin normal faize bu kadar yakın olması bu sistemi kullanmayı teşvik gibi algılanabilir. Genel aflar, zamanında primini yatıran, vergisini ve faizini ödeyen insanlara kendini iyi hissettirmiyor. bence ahlaki olarak da doğru değil."
Kredi kartı faizi ile ilgili teklifin yasalaşması durumunda ise bankaların gelir kayıplarını telafi etmek için taksit sayılarını düşürebileceği ve diğer bankacılık ücretlerinde artışa gidilebileceği yönündeki görüşlere Bayazıt’tan da destek geldi.
Tepki veririz
Bayazıt konuya ilişkin, şunları söyledi: "Teklif yasalaşırsa bankalarda, gelir kaybını ve sistemdeki birtakım dengesizliklere, birtakım reaksiyonlar göstereceklerdir. Bunun şu andaki düzen içinde hem kredi kartı ücretlerine, hem taksitlere yansıması son derece doğal. Şimdilik bir girişimimiz olmayacak."
31 Mayıs 2008
Kiler Likör’de tek kaldı, ürküp çekildi
Mecidiyeköy’deki eski likör fabrikası arazisinin tekrarlanan ihalesi de katılan tek firma olan Kiler Grubu’nun başka katılımcı olmadığı gerekçesiyle çekilmesi üzerine yine sonuçsuz kaldı.
Arsayı çok istemelerine karşın, spekülasyona neden olmamak için tek katılımcı oldukları ihaleden çekildiklerini açıklayan Kiler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kiler, "Katılımı artırmak için basına ilan vermeyi bile düşündük. Arsayı alamadığımız için üzgünüm. İlgimiz devam ediyor, fakat her şey para olmadığı için çekildik" dedi.
Hasılat paylaşımı yönteminin belirlenmesi durumunda, konuyu inceleyip arsaya yeniden talip olabileceklerini söyleyen Kiler açılacak ihalede, yine tek katılımcı olmaları durumunda teklif vermeyeceklerini vurguladı. Mecidiyeköy’deki eski likör fabrikası arazisi, Toplu Konut İdaresinin (TOKİ) iştiraki Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş tarafından açık artırma yöntemiyle ikinci kez satışa çıkarılmıştı. 25 Nisan 2008’deki ilk ihale sadece Kiler Grubu’nun katılmış olması nedeniyle onaylanmamıştı.
23 bin 711 metrekarelik Ali Sami Yen Stadı’nın hemen yanında yer alan Mecidiyökey’deki eski likör fabrikasının ilk ihalesinde en yüksek teklifi, 295.7 milyon YTL ile tek katılımcı Kiler Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı vermişti. Likör fabrikası arsasını satış komisyon başkanı Hakan Akbulut, arsa için yapılan ikinci satış ihalesinin, tek katılımcı olan Kiler çekilince iptal edildiğini açıkladı.
Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Genel Müdürü Feyzullah Yetgin gelişmeyi, "Bizim için çok büyük kayıp değil" diye niteledi ve şunları söyledi: "Tek katılımcı olunca bir takım sıkıntılar oluyor. Biz daha fazla katılımcı olacağını ümit ediyorduk. Bu amaçla haftalardır TV ve basına ilan veriyorduk. Sonuç gene aynı oldu. Demek ki konjonktür böyle."
Kiler: Araziye ilgimiz sürüyor
KİLER Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kiler, "İlk ihalenin sonuçlanmasının ardından yapılan spekülasyon bizi fazlasıyla üzmüştü. Bugün yine tek başımıza burada olduğumuzu görünce ihaleye teklif vermeme kararı aldık" dedi. Nahit Kiler, yaptığı açıklamada, İstanbul’da sınırlı sayıda kalan böylesi önemli bir arazi için yapılan ihaleye, tek başına katılımcı olarak hazır bulunmanın üzüntüsünü yaşadıklarını kaydetti. Kiler, 25 Nisan tarihinde yapılan ilk ihaleye de tek başına katıldıkları için rekabet oluşmamasından dolayı ihalenin iptal edilmesini olumlu karşıladıklarını anımsatarak, şunları kaydetti:
İptale sevinmiştik
"İlk ihaleye yalnız bizim katılmamızın ardından yapılan spekülasyonlar bizi fazlasıyla üzmüştü. Adımızın kirletilmemesi açısından Emlak GYO’nun ihaleyi iptal etmesi bizi sevindirmişti. İkinci ihaleye diğer firmaların katılması için neredeyse biz de ilan verecektik. Yaptığımız basın açıklamalarıyla da İstanbul’un bu değerli arazisinin ihalesine katılımın artması için elimizden geleni yaptık. İkinci ihalede katılımcı sayısının artacağını düşünüyorduk. Ancak ilk ihalede yaşanılan spekülasyonları önlemek adına tek başına katıldığımızı görünce ihaleye teklif vermeme kararı aldık. İlk ihale sonrasında yapılan spekülasyonları hak etmemiştik. Para bizim için her şey değil. Önemli olan Kiler Holding’in itibarıdır."
Türkiye’nin prestij projesi olarak nitelendirilen İstanbul Sapphire projesine imza atan Kiler GYO’nun, bu arazi için de adından söz ettirecek bir yatırım planı bulunduğunu ifade eden Nahit Kiler, "Büyükdere Caddesi bizim yakından bildiğimiz bir bölgeydi. Böylesi değerli bir araziye yatırım yapmayı istiyoruz. Araziye ilgimiz devam ediyor" dedi.
31 Mayıs 2008
’Bu rakamı bulanı alnından öperim’ dedi, Petkim’i devretti
Petkim Petrokimya Holding A.Ş.’nin yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin Socar-Turcas-Injaz Ortak Girişim Grubuna devrine yönelik satış sözleşmesi dün imzalandı.
Socar-Turcas-Injaz, 2 milyar 40 milyon dolarlık ihale bedelinin 1 milyar 660 milyon dolarını peşin ödedi. Ankara Sheraton Oteli’nde yapılan Petkim’in devir teslim törenine, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci, Başkan Yardımcısı Osman İlter, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Vekili Fatih Acar, Socar Başkanı Rövnag Abdullayev ve Turcas Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy katıldı. Socar-Turcas Petrokimya A.Ş, ihale bedelinin 1 miyar 660 milyon dolarını peşin öderken, 380 milyon doların da 3 yıl içinde ’vadeli’ olarak ödeneceği açıklandı. Petkim’in özelleştirme sürecinin çeşitli safhalar geçirdiğini anlatan Kemal Unakıtan, 2 milyar 40 milyon dolar gibi, herkesin ağzını açık bırakacak bir rakamın ortaya çıktığını söyledi ve "Bu, doğrusu Socar-Turcas ortaklığının yapıcı tutumundan, ÖİB’nin başarısı birlikte tezahür etti. Bu rakamları çıkın bakıyım da bu rakamları bulun. Şimdi bu rakamı bulursan ben onun alnından öperim" dedi. Erdal Aksoy ise rafinerilerle ilgili soru üzerine, normalde Socar’ın Petkim ihaleye çıkmadan evvel Ceyhan’da büyük bir rafineri ve petrokimya tesisi kurmayı arzu ettiğini hatırlattı.
Bürokratik sıkıntılar
Türkiye’ye şu anda en az 10 milyar dolarlık yatırımın bütün proje ihalelerinin yaptırdıklarını, arazinin tespit edildiğini anlatan Aksoy, çalışmaların bütün hızıyla devam ettiğini, bürokratik sıkıntıların bulunduğunu, ancak bu sıkıntıları kısa zamanda aşacaklarını ümit ettiklerini söyledi. Aksoy, Petkim ihalesi gündeme geldiğinde Petkim ile ilgilendiklerini belirterek, "Socar’ın Petkim’de, öncelikli bir ham madde rafinerisi yönünde çalışmaları olacak, tahmin ediyorum bunlar paralel yürür. Zaten Ceyhan başladı bizim için. Her halükarda Ceyhan rafinerisi iki yönlü olacak ve hammadde yönünde çok ciddi imkan sağlayacak bize" dedi. "Petkim’de toplam yatırım öngörülerinin ne olduğuna" ilişkin soruya karşılık Aksoy, Petkim için öngördükleri yatırımın en az 3 milyar dolar olduğunu söyledi ve "Çok kısa bir sürede, tahmin ediyorum 1 yıl mühendislik çalışmaları sürecektir, ondan sonra da 2013-2014’de bu çalışmayı bitireceğimiz kanaatindeyiz. Yani önümüzdeki 5 yıldan konuşuyoruz" şeklinde konuştu.
Geçen yıl yapıldı
Petkim’in yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin blok satış yöntemiyle özelleştirme ihalesi, 2007 yılı Temmuz ayında yapılmış, ihalede en yüksek teklifi, 2 milyar 50 milyon dolar ile TransCentralAsia Petrochemical Holding Ortak Girişim Grubu vermişti. Ancak daha sonra ihale komisyonu, 2 milyar 40 milyon dolar bedelle en yüksek ikinci teklifi veren Socar-Turcas-Injaz Ortak Girişim Grubuna yönelik karar verdi ve satış onaylandı. Bu arada Petrol-İş Sendikasının, Petkim’in özelleştirilmesine karşı açtığı bazı davalarla ilgili yargı süreci devam ediyor.
Özelleştirmelerde sona yaklaşıyoruz
KEMAL Unakıtan, Petkim’in devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, özelleştirmelerin devlete para bulmak için yapılmadığını, yapısal bir reform olduğunu söyledi. Bütün ülkelerde özelleştirmelerin tamamlandığını, hatta demirperde ülkelerinde bile bu işlerin bittiğini kaydeden Unakıtan, şöyle devam etti: "Ama çok şükür bizde de artık yavaş yavaş sonlara yaklaşıyoruz. Bugün burada en büyük kuruluşlarımızdan biri olan Petkim’i özel sektöre devrediyoruz. Bazıları diyor ki bunları harıl harıl satıyorsunuz. Öyle değil, özelleştirme bir ülkede rekabetin sağlanması için, ekonominin daha da dinamizm kazanması içindir. Devletin yapamayacağı işleri, devletten alıp özel sektöre vermek suretiyle ekonominin çarkları daha iyi dönmeye başlıyor. Rekabet orada başlıyor, rekabetin olduğu yerde gelişme, ilerleme başlar, verimlilik, kalite artar."
İşçi çıkartmayacağız aksine yenilerini alacağız
TURCAS Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy da konuşmasında, ihale bedelinin yarısını peşin, yarısını ÖİB’nin tanıdığı 3 yıl vade ile ödeme kararları olduğunu hatırlatırken, 2-3 gün önce 1 milyar 20 milyon doların nakit yatırıldığını, geri kalan 1 milyar 20 milyon doların, 640 milyon dolarının daha yatırılmasına karar verdiklerini söyledi. Aksoy, geri kalan 380 milyon doların ise vadeli olarak ödeneceğini bildirdi. Finansmanın çok zor bir devreye rastladığını kaydeden Aksoy, normalde "yüzde 30 sermaye, yüzde 70 borç alabiliriz" ümidiyle piyasaya çıktıklarını, fakat piyasadaki durum nedeniyle başaramadıklarını ve sermayeyi arttırmaya karar verdiklerini söyledi. Aksoy, sermayeyi arttırdıktan sonra, Akbank ve Garanti Bankası’ndan 625 milyon dolar kredi kullandıklarını belirtti, "Yani yüzde 30 sermaye, yüzde 70 kredi kullanacağız derken tam tersi oldu. Yüzde 30 kredi kullandık" diye konuştu. Aksoy, Petkim’de şu anda 3 bin civarında çalışan olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Herkes zannediyor ki bu 3 bin kişiyi bin kişiye indireceğiz. Hiç kimseyi işten çıkarmayacağız. Biz kimseyi çıkarmadığımız gibi 40 kişi daha alacağız, 33 teknisyen 7 mühendis olmak üzere."
Akkurt: Türkiye için moral oldu
AK Yatırım Genel Müdürü Ziya Akkurt, Petkim özelleştirmesi ile ilgili şu dreğerlendirmeyi yaptı: "Petkim özelleştirmesinin rakamsal büyüklük olarak 2008’in ilk ve en önemli özelleştirmesi, olduğunu söyleyebiliriz. Hem finansmanı, hem de özelleştirmenin bu dönemde bitirilmesi Türkiye için çok önemli bir moral ve kazançtır diye düşünüyoruz. Ak Yatırım olarak böylesi büyük bir işe aracılık etmek, yılın ilk büyük özelleştirmesini yapmak, bizim için ayrı bir iftihar vesilesi. Bu aynı zamanda Azerbaycan’ın Türkiye’deki en büyük yatırımı olmuştur. Sıkıntılı bir dönemde, bu işin realize edilmesi ne kadar doğru bir iş yapıldığını, ne kadar doğru bir fiyatlama yapıldığını gösteriyor."
Türkiye’nin petrokimya devi
PETKİM 3 Nisan 1965 tarihinde TPAO öncülüğünde kuruldu. Petkim, ilk İzmit-Yarımca Kompleksinde 1970 yılında, önce 5 fabrikayı işletmeye açtı, daha sonraları diğer fabrikalar bunu takip etti. Hızla artan talebi karşılamak için Petkim’in ikinci kompleksinin Aliağa’da kurulması kararlaştırıldı. Aliağa Kompleksi projelendirildiği yıllardaki mevcut en ileri teknolojiler ve optimum kapasitelere sahip olarak kuruldu ve 1985 yılında işletmeye alındı. 14 fabrikası, 8 ortak tesisi, elektrik üretim ünitesi, atık giderme ünitesi, liman ve barajıyla Türkiye’nin en gözde şirketlerinden biri olan Petkim, 50’yi aşan petrokimya ürünü yelpazesiyle Türk sanayinin vazgeçilmez bir ham madde üreticisi durumunda bulunuyor.